Hz. Ibrahimin Hayati-Ibrahim Aleyhisselamin Hayati ve Mucizeleri
Urfa'da Nemrut ateşe attırdı. Fakat yanmadı.
İBRÂHİM ALEYHİSSELÂM - İbrahim Peygamberin Hayatı ve Mucizeleri

Kur'ân-ı kerîm'de ismi bildirilen peygamberlerden, ülülazm adı verilen altı peygamberden biri olup, Keldânî kavmine gönderilmiştir. Peygambber efendimiz Muhammed aleyhisselâmdan sonra peygamberlerin ve insanların en üstünüdür. Allahü teâlâ ona Halîlim (dostum) buyurduğu için Halîlullah veya Halîlürrâhmân olarak bilinir. Babası mümin olan Târûh olup, annesi Emine'dir. İbrâhim aleyhisselâm, peygamber efendimizin dedelerindendir. Çünkü, ilk oğlu İsmâil aleyhisselâm Arapların, ikinci oğlu İshâk aleyhisselâm da İsrâiloğullarının ceddi yâni dedesidir. Keldâni memleketi olan Bâbil'in doğu tarafında ve Dicle ile Fırat nehirleri arasındaki bölgede doğdu. Yüz yetmiş beş yaşındayken Kudüs'te vefât etti.

İbrâhim aleyhisselâma annesi Emîle veya Ûşâ hâmileyken, babası Târûh vefât etti. Annesi, amcası olan Âzer ile evlendi.

Âzer üvey babası ve amcası olup putperestti. Geçimini put yapıp satarak temin ederdi
Tefsir âlimleri, En'âm sûresinin Âzer'in ismi geçen 14. âyetini tefsir ederken, Âzer'in hazret-i İbrâhim'in amcası ve üvey babası olduğunu açıkça belirtmişlerdir. Zîrâ, Peygamberimizin baba ve dedeleri Âdem aleyhisselâmdan beri hep mümindi. Kur'ân-ı kerîm'de meâlen;" Sen, yani senin nûrun, hep secde edenlerden dolaştırılıp, sana ulaşmıştır. " (Şu'arâ sûresi: 219) buyrulmaktadır. Ehl-i sünnet âlimleri bu âyet-i kerîmeyi tefsir ederken, Peygamberimizin bütün ana ve babalarının, mümin olduğunu anlamışlardır. Abdullah ibni Abbâs'ın bildirdiği hadîs-i şerîfte de: "Benim dedelerimin hiçbiri zinâ yapmadı. Allahü teâlâ, beni temiz babalardan, temiz analardan getirdi. Dedelerimin iki oğlu olsaydı, ben bunların en hayırlısında, en iyisinde bulunurdum. "buyuruldu.

Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden anlaşıldığı ve binlerce İslâm kitâbında yazıldığı üzere Peygamber efendimizin anaları ve babaları arasında bulunmakla şereflenen bahtiyarların hepsi, zamanlarının ve memleketlerinin en asîl, en şerefli, en güzel ve en temiz kimseleriydi. Hepsi de aziz ve muhteremdiler. İbrâhim aleyhisselâmın babası Târûh da böylece mümin, yani inanmıştı. Kötü ahlâktan, âdî ve çirkin sıfatlardan uzaktı.

Nûh aleyhisselâmdan çok sonra Bâbil'de hüküm süren, yıldızlara ve putlara tapan Keldâni kavminin o devirdeki kralı olan Nemrûd, insanları kendine ve putlara taptırıyordu. Bir gece gördüğü rüyâyı, mineccimler;"Doğacak bir erkek çocuğun yeni bir din getireceği ve onun saltanatını yıkacağı. " şeklinde tâbir edince, Nemrûd yeni doğan erkek çocukların öldürülmelerini ve hâmile kadınların hapsedilmelerini emretti. O sırada hazret-i İbrâhim'e hâmile olan annesi, amcası Âzer'le evliydi. Görünüşte hâmileliği belli olmadığı için fark edemediler, kocasına da;"Çocuk doğunca oğlan olursa, kendi elinle Nemrûd'a teslim eder mükâfât alırsın"dedi. Annesi zamanı gelince de şehir dışında bir mağarada doğum yaptı ve Âzer'e çocuğun doğup öldüğünü söyledi. Oğlunu mağarada gizledi ve orada büyüttü. Yanına gittiğinde onu parmağını emerken bulur ve doymuş görürdü. Parmaklarından süt ve bal gelirdi. Allahü teâlâ Cebrâil aleyhisselâmı göndererek bu gıdâları Cennet'ten parmaklarına akıtırdı.

İbrâhim aleyhisselâm büyüyüp, mağaradan çıkınca, güneşe, aya, yıldızlara ve kâinâta bakarak bunları yaratanın eşi ve benzeri olmayan bir yaratıcının olduğunu anladı. Keldâni kavmine gelerek, taptıkları putların ve yıldızların ilâh olmadığını, anlayabilecekleri açık delillerle anlattı. Bâbil halkı çocuk yaşta olan ve putlarına karşı çıkan hazret-i İbrâhim'i üvey babası Âzer'e şikâyet ettiler. Âzer, İbrâhim aleyhisselâmı azarlayarak bu işten vazgeçmesini istediyse de İbrâhim aleyhisselâm onun sözlerine hiç aldırmayıp;"Benden delil isteyin göstereyim. Bana hidâyet veren, doğru yolu gösteren Allahü teâlâ beni sizden ayırdı. Sizin içinde bulunduğunuz sapıklığa düşürmedi. Sizi ve putlarınızı sevmiyorum. " dedi. Putlara tapmanın mânâsız olduğunu Âzer'e de söyledi. Âzer hiddetlenip İbrâhim aleyhisselâmın yanından uzaklaşmasını istedi.

Genç yaştayken Keldânî kavmine peygamber olarak gönderilen ve kendisine on sayfa (forma) kitap verilen İbrâhim aleyhisselâm, Allahü teâlânın emriyle büyük-küçük herkesi Allahü teâlâya îmân etmeye çağırdı. İnsanlara topluca ve açık bir tebliğde bulunmayı, putların mânâsız ve âcizliğini, onlara tapmanın sapıklık olduğunu gâyet açık bir şekilde göstermek istedi. O zaman Keldânî kavmi, bir gün bayram yapmak üzere bir yere toplandı. Onlar gittiği zaman İbrâhim aleyhisselâmın üvey babası ve puthânenin bekçisi olan Âzer onu da bayram yerine gitmeye zorladı. İbrâhim aleyhisselâm hasta olduğunu söyleyerek gitmedi. İnsanlar bayram yerinde toplandıkları zaman, yetmiş kadar putun bulunduğu puthâneye girdi. Getirdiği bir balta ile bütün putları kırıp. parça parça etti. Sadece en iri putu kırmadı ve baltayı bunun boynuna asarak, oradan uzaklaştı. Keldânî kavmi bayramdan dönünce, puthâneye girip, putların kırılıp parça parça edildiğini görüp, şaşırdılar. Bunu kim yaptı, diye bağırmaya başladılar. Bu işi, İbrâhim yapmıştır, diyerek onu yakalayıp halkın önünde sorguladılar. " Ey İbrâhim! Putlarımızı sen mi kırdın?" deyince, İbrâhim aleyhisselâm, bu işi olsa olsa;" Ben varken bu küçük putlara niçin tapıyorlar!" diyen şu iri put yapmıştır, demiştir. "Siz ona sorunuz. " deyince, putperestler;" Putlar konuşmaz ki, sen bize ona sor diyorsun!" dediler. Bunun üzerine İbrâhim aleyhisselâm;"O hâlde daha kendilerini kırılmaktan kurtaramayan, size hiçbir faydası olmayan bu putlara ilâh diyerek niçin tapıyorsunuz?Hâlâ akıllanmayacak mısınız?Size ve bu taptığınız putlara yazıklar olsun!" dedi. Putlarını İbrâhim aleyhisselâmın kırdığını anlayan Keldânî kavmi, onu hapsettiler. Durumu da ılâhlık iddiâsında bulunan kralları Nemrûd'a bildirdiler.

Nemrûd, İbrâhim aleyhisselâmı yanına getirmelerini emretti. İbrâhim aleyhisselâm Nemrûd'u Allahü teâlâya îmân etmeye dâvet etti. Nemrûd, bunu reddettiği gibi, İbrâhim aleyhisselâmın kendisine secde etmesini istedi. Secde etmeyince, hapsettirdi ve ateşte yakılmasını emretti. Günlerce yığılan odunlar ateşlendi. Şiddetinden yanına yaklaşamadıkları ateşe hazret-i İbrâhim'i mancınıkla attılar. Ateşe atılırken;"Hasbiyallah ve ni-mel vekil", yani "Bana Allah'ım yetişir. O ne iyi vekildir, yardımcıdır. " dedi. ateşe düşerken Cebrâil aleyhisselâm gelip;"Bir dileğin var mı?diye sorunca;"Var, fakat sana değil, Rabbim beni görüyor, biliyor. " dedi. Onun bu hâli Kur'ân-ı kerîm'de övülüyor ve;"Sözünün eri olan İbrâhim. " buyruluyor. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîm'de meâlen ateşe; "Ey ateş! İbrâhim'e karşı serin ve selâmette ol!" (Enbiyâ sûresi: 69) diye emretti. Ateşin içi yemyeşil bir bahçe kesildi. Cebrâil aleyhisselâm da kendisine arkadaş oldu. Cennet'ten gömlek ve yaygı getirdi ve onu Cennet nîmetleri ile doyurdu. Ateşte yedi gün kaldığı rivâyet edilir. Ateş sönünce mûcizeyi gözleriyle görenlerden kardeşi Haran, amcasının kızı ve sonra hanımı olan hazret-i Sâre ve bâzı kimseler îmân ettiler. İbrâhim aleyhisselâm ateşten kurtulduktan sonra Keldâni kavmini bir müddet daha îmâna dâvet etti. Fakat zâlim Nemrûd ve putperest ahâli küfürlerinden vazgeçmediler. Allahü teâlâ, Nemrûd ve kavmine sivrisinekleri musallat etti. Sinekler onların kanlarını emdiler ve kuru kemik hâline getirdiler. Sineklerden birisi de Nemrûd'un burnundan girip beynine yerleşti. Uzun zaman azap ve ıztırap verdi. Hattâ başını tokmakla döğdüre döğdüre öldü. Allahü teâlâ, tanrılık iddiâ eden Nemrûd'u en âciz mahlûklarından birisi olan sivrisinekle cezalandırdı.

İbrâhim aleyhisselâm Allahü teâlânın emriyle Bâbil'den Harrân'a (Urfa'nın güneyinde bir yer) hicret etti. Bu yolculukta kardeşinin oğlu Lût aleyhisselâm, hanımı Sâre Hâtun ve diğer inananlar da bulundular. Harrân'da bir müddet kaldıktan sonra, Şam'a, oradan da Mısır'a gitmek üzere yola çıktı. Bu yolculuk esnâsında kardeşinin oğlu Lût aleyhisselâmın Sedûm bölgesi ahâlisinde peygamber olarak vazîfelendirildiği bildirildi. Lût aleyhisselâmın Sedûm'a hareketinden sonra, Mısır'a giden İbrâhim aleyhisselâm rivâyete göre bu sırada otuzsekiz yaşındaydı.

Mısır'a gittiği sırada Sinan bin Ulvan adlı zâlim bir Firavun vardı. İbrâhim aleyhisselâm ve hanımı hazret-i Sâre'nin Mısır'a geldiğini haber alan Firavun, zorbalık yaparak Sâre'yi almak istedi. Bu zâlim hükümdâr hazret-i Sâre'yi sarayına çağırttı. Ona musallat olmak isteyince nefesi kesilip elleri ve ayakları tutmaz hâle geldi. Bu hâline pişman olup, musallat olmaktan vaz geçti. Hazret-i Sâre'den, onun düştüğü fecî hâlden kurtulması için duâ etmesini istedi. Hazret-i Sâre, hükümdârı bu kadın öldürdü, diye suçlanmasından korktuğu için, duâ etti. Tekrar eski hâline dönen Firavun, Hacer adında bir câriyeyi hazret-i Sâre'ye hediye etti. Bu hâdiseden sonra İbrâhim aleyhisselâm hanımı Sâre ve hediye edilen Hacer Hâtunla birlikte Mısır'dan ayrılıp, Filistin'e gitti. Filistin topraklarında ıssız ve kupkuru bir yer olan Sebû'ya yerleşti. Bir müddet burada kaldı. Zamanla çok mala kavuştu. Yarım milyonu sığır olmak üzere, davarları vâdileri ve ovaları doldurdu. Çok zengin oldu. Sebû denilen yere sonradan gelip yerleşen insanların İbrâhim aleyhisselâmı incitmeleri üzerine oradan ayrılıp, Şam tarafında Kıst adlı yere göçtü. Çok cömert olan İbrâhim aleyhisselâm insanlara çok ikrâmlarda bulunurdu.

İbrâhim aleyhisselâm, çocuğu olmadığı için hanımı hazret-i Sâre'nin isteği ve izniyle hazret-i Hacer'le evlendi. Bu evlilikten İsmâil aleyhisselâm doğdu. Muhammed aleyhisselâmın nûru hazret-i Hacer vâsıtasıyle İsmâil aleyhisselâma intikâl ettiği için, hazret-i Sâre'nin kalbinde hazret-i Hacer'e karşı gayret hâsıl oldu. İbrâhim aleyhisselâm, hazret-i Sâre'yi üzmemek için Allahü teâlânın emriyle hazret-i Hacer ve oğlu İsmâil'i (aleyhisselâm) yanına alarak, o zamanlar ıssız ve susuz bir yer olan Mekke'ye götürdü. Onları oraya bırakıp, Şam diyârına geri döndü. Hacer annemiz ve oğlu İsmâil aleyhisselâm oradayken, mübârek Zemzem suyu yerden fışkırarak çıktı.

İbrâhim aleyhisselâm, daha önce bir oğlum olursa, Allah yoluna kurban edeceğim, diye adakta bulunmuştu. İbrâhim aleyhisselâm, hazret-i Hacer ve oğlu İsmâil aleyhisselâmı ziyâret için Mekke'ye geldiği sırada, üç gün üst üste gördüğü bir rüyâ üzerine İsmâil aleyhisselâmı kurban etmek istedi. Tam kurban etmek üzereyken, Allahü teâlâ İbrâhim aleyhisselâma rüyâsında sadâkat (bağlılık) gösterdiğini bildirerek kurbanlık bir koç ihsân etti. Böylece İsmâil aleyhisselâm, kurban edilmekten kurtuldu. Allahü teâlâ, İbrâhim aleyhisselâma ihtiyar yaşında hazret-i Sâre'den İshâk isimli oğlunu ihsân etti. İbrâhim aleyhisselâm bir kaç defa hazret-i Hacer'i ve oğlu İsmâil aleyhisselâmı ziyâret etti. Bir defâsında oğlu İsmâil ile birlikte Beytullah'ı (Kâbe-i muazzamayı) inşâ etti. Cennet yâkutlarından Hacer-ül-Esved adlı siyah taşı Cebrâil aleyhisselâmın bildirmesiyle alarak, Kâbe-i muazzamanın duvarına yerleştirdi. Kâbe duvarını örerken, şimdi Makâm-ı İbrâhim denilen taşın üzerine bastı. Kâbe'yi yapıp bitirince, Allahü teâlânın Cebrâil aleyhisselâm aracılığıyla bildirdiği gibi, İsmâil aleyhisselâm ve Mekke'de yerleşmiş olan Cürhümlülerle birlikte hac ibâdetini yaptı.

İsmâil aleyhisselâmla haccın rükünlerini yerine getirdikten sonra, oğluna Kâbe'ye bakmasına ve onu koruması için tenbihte bulundu. Şam'a gitmek istedi. Gitmeden önce Arafat'a çıkıp, İsmâil aleyhisselâmın evlâdına duâ etti ve Şam'a döndü. Ertesi sene hac mevsiminde hanımı hazret-i Sâre ve oğlu İshâk aleyhisselâmı da alarak Mekke'ye geldi. Hac ibâdetini yaptıktan sonra, birlikte Şam'a döndüler.

İbrâhim aleyhisselâm, vefât etmeden önce oğlu hazret-i İsmâil'e şu vasiyette bulundu: "Ey oğlum!Alnında parlayan bu nûr, son peygamber Muhammed aleyhisselâmın nûrudur. Bütün baba ve dedelerimizin vasiyeti, bu nûru iyi muhâfaza edip, ehline teslim etmektir. Bu mübârek nûru iyi muhâfaza et. Nikâhlı, afîf ve temiz kadınlara teslim eyle. Evlâdına da böyle vasiyette bulun. "dedi. Yüz yetmiş beş yaşında hazret-i Hacer ve hazret-i Sâre'den sonra Kudüs'te vefât etti. Kudüs civârında Habrun kasabasında bir mağaraya defnedildi. Bu kasaba, İbrâhim aleyhisselâmın Halîl (Allahü teâlânın dostu) ismine izâfeten Halîlurrahmân ismiyle meşhurdur. Hazret-i Lût, hazret-i İshâk ve hazret-i Yâkûb ile pekçok peygamberin bu beldede bulunduğu rivâyet edilir. Müslüman hükümdârlar oradaki mescitleri ve türbeleri kendi devirlerinde tâmir ettirmişlerdir. Halîlurrahmân'daki mescit ve türbeleri ise son olarak Osmanlı Sultânı İkinci Abdülhâmid Han tâmir ettirmiştir.

İbrâhim aleyhisselâm ülülazm peygamberlerin ikincisi olup, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâmdan sonra bütün peygamberlerden ve resûllerden üstündür. İbrâhim aleyhisselâmdan sonra gelen bütün peygamberler onun neslindendir.

Allahü teâlâ hazret-i İbrâhim'i ilâhî sırlara vâkıf kıldı ve onu, ateşe atıldığında nefsiyle, oğlu hazret-i İsmâil'i Allah için kurban etmesini bildirip evlâdı ile malı ile imtihân etti. Malı ile imtihân edilmesi şöyle olmuştur: O kadar zengindi ki, sadece sığırları yarım milyon olup, davarları, ovaları ve vâdileri dolduruyordu. Cebrâil aleyhisselâm insan sûretinde gelip;"Ya İbrâhim, bu sürüler kimindir?" deyince;"Allah'ındır fakat benim elimde emânettir. Allahü teâlâyı tesbih et, ismini an, onu zikret, bu sürülerin hepsi senin olsun. " diyerek bütün malını bağışladı. Cebrâil aleyhisselâm kendini tanıtınca, hazret-i İbrâhim;"Ben Allah için bağışladığımı geri alamam. " diyerek bütün malını satıp, Allah yolunda sarf etti.

Hazret-i İbrâhim kendisine nâzil olan (indirilen) emir ve yasakları tamâmen halka bildirdi. Allah'tan başka şeylere tapmanın bâtıl (geçersiz) olduğunu çok açık bir şekilde anlattı. Şirke (Allah'a ortak koşma) yol açacak kapıların hepsini kapattı.
Çocukluğundan ölümüne kadar hak din üzere olduğundan ve insanlara dîni bildirdiğinden dolayı, onun milletine işâret için Kur'ân-ı kerîmde "Hanîfen" (hak din üzere bulunanlar) diye zikredilmiştir. Hazret-i İbrâhim'in husûsiyetleri Kur'ân-ı kerîmde Nahl sûresi 120, 121, 122. âyetlerde bildirilmektedir. Misâfirperverliği ve cömertliği dillerde dolaşırdı. Misâfir olmayınca yemek yemez, bir misâfir bulmak için uzaklara giderdi. Bu vasfından dolayı ona Ebû'd-Düyûf (misâfirler babası) adı verilmişti. Kıblesi Kâbe idi. Namaza durduğu zaman kalbinin coşması, hışırtısı çok uzaklardan duyulurdu.

İbrâhim Aleyhisselâmın Mûcizeleri

1. İbrâhim aleyhisselâmın mübârek vücûduna ateş tesir etmedi. Nemrûd onu ateşe attığında Allahü teâlâ;"Ey ateş! İbrâhim üzerine serin ve selâmet ol!" buyurunca ateş onu yakmadı.
2. Cansız olan, parça parça edilmiş ve parçaları ayrı ayrı yerlere konmuş olan kuşlar (dört kuş), İbrâhim aleyhisselâmın çağırması üzere yeniden dirilmişlerdir.
3. İbrâhim aleyhisselâmın mûcizesi ile taşlar kömür gibi yanmıştır. Rivâyete göre İbrâhim aleyhisselâm Şam tarafına hicret ettiğinde çayırlık, çimenlik bir yerde konaklamıştı. Orada yakacak hiçbir şey bulamayan, buldukları az bir şeyle ihtiyaçlarını karşılayamayan ahâli, durumlarını İbrâhim aleyhisselâma anlattı. İbrâhim aleyhisselâm taşları toplattı ve kömür gibi yaktı. Bu mûcizeyi gören pekçok kimse îmân etti.
4. Bâzan yırtıcı ve yabânî hayvanlar İbrâhim aleyhisselâmla beraber giderler ve dile gelerek gâyet açık bir şekilde onunla konuşurlardı. Bir defâsında, hanımı hazret-i Hacer ve oğlu İsmâil'le görüşmek ve onları ziyâret etmek için Mekke'ye gitmişti. Şam'a geri dönüşünde birçok yabânî hayvan, İbrâhim aleyhisselâm ile berâber yürüyüp, onunla açıkça konuştular.
5. İbrâhim aleyhisselâm duvarların ve dağların arkasını da görürdü. Bu mûcizesi Mısır'a gittiğinde zevcesi hazret-i Sâre'ye musallat olmak isteyen zamânın kralı Firavun, hazret-i Sâre'yi sarayına alınca, İbrâhim aleyhisselâm dışardan içeriyi seyretmiştir. Sarayın duvarları ona cam gibi olmuş ve gözünden perde kaldırılmıştır. Böylece hazret-i Sâre'ye el uzatmaya kalkışan Firavun'un ellerinin kuruyup, ayaklarının tutmayarak yere yıkıldığına şait olmuştur.
6. İbrâhim aleyhisselâmın bastığı taşın üzerinden ağaç bitip yeşermiştir. Bu istek dîne dâvet ettiği bir beldenin ahâlisinden gelmiş, duâsı üzerine mûcizeyi göstermiştir.
7. İbrâhim aleyhisselâmın oturduğu yerden güzel kokular yayılırdı. Ayrılsa bile, senelerce güzel kokusu oradan çıkmazdı. Hazret-i İsmâil de babasının evine gelip gittiğini, onun kokusundan anlamıştı.

İbrâhim aleyhisselâmın dîni: İbrâhim aleyhisselâmın dîni, Hanîf dînidir. Yanlış ve sapık olan şeye hiç dalmadan doğruya yönelen mânâsınadır. İbrâhim aleyhisselâm, Kaldânî kavminin taptığı putlara aslâ tapmayıp, onları aşağılayıp, Allahü teâlâya ibâdet ettiği için, Hanîf denilmiştir. Ayrıca, kendiside eğrilik bulunmayan dosdoğru olan din mânâsında da Hanîf dîni denilmiştir. Peygamber efendimize peygamberlik bildirilmeden önceki Arablardan birçok kimse Hanîf dînine mensuptu.

İbrâhim aleyhisselâma bildirilen Hanîf dîninin esaslarından bâzıları şunlardır: Kimse kimsenin günâhını yüklenmez. Kimse başkasının günâhından sorumlu olmaz. İnsanlar âhirette ancak ihlâsla işlediği sâlih amellerinin ve niyetlerinin faydasını görürler. Her insanın hayır ve şerden ibâret olan ameli kıyâmet gününde mizânında görülecektir. İnsana çalışmasının karşılığı tam olarak verilecektir.







hz ibrahim in kissalari, hz ibrahim in kissasi, hz ibrahim in kurandaki lakabi, hz ibrahim in kısası, hz ibrahim in kıssa, hz ibrahim in kıssaları, hz ibrahim in kıssası, hz ibrahim in lakabi, hz ibrahim in mezarı, hz ibrahim in mucizeleri, hz ibrahim inhayatı, hz ibrahim ismail, hz ibrahim karınca, hz ibrahim kim, hz ibrahim kimdir, hz ibrahim kisasi, hz ibrahim kissalari, hz ibrahim kissasi, hz ibrahim kuran, hz ibrahim kurban, hz ibrahim kurban kıssası, hz ibrahim kurban olayı, hz ibrahim kuş, hz ibrahim kısaları, hz ibrahim kısası, hz ibrahim kıssa, hz ibrahim kıssalar, hz ibrahim kıssaları, hz ibrahim kıssası, hz ibrahim lakabı, hz ibrahim mezarı, hz ibrahim mucizeleri, hz ibrahim mucizesi, hz ibrahim nemrut, hz ibrahim oglu






İbrahim Aleyhisselamın Hayatı ve Mucizleri

Kur’ân-ı kerîm’de ismi bildirilen peygamberlerden, ülülazm adı verilen altı peygamberden biri olup, Keldânî kavmine gönderilmiştir. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselamdan sonra peygamberlerin ve insanların en üstünüdür. Allahü teâlâ ona Halîlim (dostum) buyurduğu için Halîlullah veya Halîlürrahmân olarak bilinir. Babası mümin olan Târûh olup, annesi Emile’dir. İbrahim aleyhisselam, Peygamber efendimizin dedelerindendir. Çünkü, ilk oğlu İsmail aleyhisselam Arapların, ikinci oğlu İshak aleyhisselam da İsrailoğullarının ceddi yâni dedesidir. Keldânî memleketi olan Bâbil’in doğu tarafında ve Dicle ile Fırat nehirleri arasındaki bölgede doğdu. Yüz yetmiş beş yaşındayken Kudüs’te vefat etti.

İbrahim aleyhisselama annesi Emîle veya Ûşâ hâmileyken, babası Târûh vefat etti. Annesi, amcası olan Âzer ile evlendi. Âzer üvey babası ve amcası olup, putperestti. Geçimini put yapıp satarak temin ederdi.

Tefsir âlimleri, En’âm sûresinin Âzer’in ismi geçen 14. âyetini tefsir ederken, Âzer’in hazret-i İbrahim’in amcası ve üvey babası olduğunu açıkça belirtmişlerdir. Zîrâ, Peygamberimizin baba ve dedeleri Âdem aleyhisselamdan beri hep mümindi. Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Sen, yâni senin nûrun, hep secde edenlerden dolaştırılıp, sana ulaşmıştır.” (Şu’arâ sûresi: 219) buyrulmaktadır. Ehl-i sünnet âlimleri bu âyet-i kerîmeyi tefsir ederken, Peygamberimizin bütün ana ve babalarının, mümin olduğunu anlamışlardır. Abdullah ibni Abbâs’ın bildirdiği hadîs-i şerîfte de: “Benim dedelerimin hiçbiri zinâ yapmadı. Allahü teâlâ, beni temiz babalardan, temiz analardan getirdi. Dedelerimin iki oğlu olsaydı, ben bunların en hayırlısında, en iyisinde bulunurdum.” buyuruldu.

Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden anlaşıldığı ve binlerce İslâm kitâbında yazıldığı üzere Peygamber efendimizin anaları ve babaları arasında bulunmakla şereflenen bahtiyarların hepsi, zamanlarının ve memleketlerinin en asîl, en şerefli, en güzel ve en temiz kimseleriydi. Hepsi de aziz ve muhteremdiler. İbrahim aleyhisselamın babası, Târûh da böylece mümin, yâni inanmıştı. Kötü ahlâktan, âdî ve çirkin sıfatlardan uzaktı.

Nûh aleyhisselamdan çok sonra Bâbil’de hüküm süren, yıldızlara ve putlara tapan Keldânî kavminin o devirdeki kralı olan Nemrûd, insanları kendine ve putlara taptırıyordu. Bir gece gördüğü rüyâyı, müneccimler; “Doğacak bir erkek çocuğun yeni bir din getireceği ve onun saltanatını yıkacağı.” şeklinde tâbir edince, Nemrûd yeni doğan erkek çocukların öldürülmelerini ve hâmile kadınların hapsedilmelerini emretti. O sırada hazret-i İbrahim’e hâmile olan annesi, amcası Âzer’le evliydi. Görünüşte hâmileliği belli olmadığı için fark edemediler, kocasına da; “Çocuk doğunca oğlan olursa, kendi elinle Nemrûd’a teslim eder mükâfât alırsın.” dedi. Annesi zamânı gelince de şehir dışında bir mağarada doğum yaptı ve Âzer’e çocuğun doğup öldüğünü söyledi. Oğlunu mağarada gizledi ve orada büyüttü. Yanına gittiğinde onu parmağını emerken bulur ve doymuş görürdü. Parmaklarından süt ve bal gelirdi. Allahü teâlâ Cebrâil aleyhisselamı göndererek bu gıdâları Cennet’ten parmaklarına akıtırdı.

İbrahim aleyhisselam büyüyüp, mağaradan çıkınca, güneşe, aya, yıldızlara ve kâinâta bakarak bunları yaratan eşi ve benzeri olmayan bir yaratıcının olduğunu anladı. Keldânî kavmine gelerek, taptıkları yıldızların ve putların ilâh olmadığını, anlayabilecekleri açık delillerle anlattı. Bâbil halkı çocuk yaşta olan ve putlarına karşı çıkan hazret-i İbrahim’i üvey babası Âzer’e şikâyet ettiler. Âzer, İbrahim aleyhisselamı azarlayarak bu işten vazgeçmesini istediyse de İbrahim aleyhisselam onun sözlerine hiç aldırmayıp; “Benden delil isteyin göstereyim. Bana hidâyet veren, doğru yolu gösteren Allahü teâlâ beni sizden ayırdı. Sizin içinde bulunduğunuz sapıklığa düşürmedi. Sizi ve putlarınızı sevmiyorum.” dedi. Putlara tapmanın mânâsız olduğunu Âzer’e de söyledi. Âzer hiddetlenip İbrahim aleyhisselamın yanından uzaklaşmasını istedi.

Genç yaştayken Keldânî kavmine peygamber olarak gönderilen ve kendisine on sayfa (forma) kitap verilen İbrahim aleyhisselam, Allahü teâlânın emriyle büyük-küçük herkesi Allahü teâlâya îmân etmeye çağırdı. İnsanlara topluca ve açık bir tebliğde bulunmayı, putların mânâsız ve âcizliğini, onlara tapmanın sapıklık olduğunu gâyet açık bir şekilde göstermek istedi. O zaman Keldânî kavmi, bir gün bayram yapmak üzere bir yere toplandı. Onlar gittiği zaman İbrahim aleyhisselamın üvey babası ve puthânenin bekçisi olan Âzer onu da bayram yerine gitmeye zorladı. İbrahim aleyhisselam hasta olduğunu söyleyerek gitmedi. İnsanlar bayram yerinde toplandıkları zaman, yetmiş kadar putun bulunduğu puthâneye girdi. Getirdiği bir balta ile bütün putları kırıp, parça parça etti. Sâdece en iri putu kırmadı ve baltayı bunun boynuna asarak, oradan uzaklaştı.

Keldânî kavmi bayramdan dönünce, puthâneye girip, putların kırılıp parça parça edildiğini görüp, şaşırdılar. Bunu kim yaptı, diye bağrışmaya başladılar. Bu işi, İbrahim yapmıştır, diyerek onu yakalayıp halkın önünde sorguladılar. “Ey İbrahim! Putlarımızı sen mi kırdın?” deyince, İbrahim aleyhisselam, bu işi olsa olsa; “Ben varken bu küçük putlara niçin tapıyorlar!” diyen şu iri put yapmıştır, demiştir. “Siz ona sorunuz.” deyince, putperestler; “Putlar konuşmaz ki, sen bize ona sor diyorsun!” dediler. Bunun üzerineİbrahim aleyhisselam; “O hâlde daha kendilerini kırılmaktan kurtaramayan, size hiçbir faydası olmayan bu putlara ilâh diyerek niçin tapıyorsunuz? Hâlâ akıllanmayacak mısınız? Size ve bu taptığınız putlara yazıklar olsun!” dedi. Putlarınıİbrahim aleyhisselamın kırdığını anlayan Keldânî kavmi, onu hapsettiler. Durumu da ilâhlık iddiâsında bulunan kralları Nemrûd’a bildirdiler.

Nemrûd, İbrahim aleyhisselamı yanına getirmelerini emretti. İbrahim aleyhisselam Nemrûd’uAllahü teâlâya îmân etmeye dâvet etti. Nemrûd, bunu reddettiği gibi, İbrahim aleyhisselamın kendisine secde etmesini istedi. Secde etmeyince, hapsettirdi ve ateşte yakılmasını emretti. Günlerce yığılan odunlar ateşlendi. Şiddetinden yanına yaklaşamadıkları ateşe hazret-i İbrahim’i mancınıkla attılar. Ateşe atılırken; “Hasbiyallah ve ni’mel vekil”, yâni“Bana Allah’ım yetişir. O ne iyi vekildir, yardımcıdır.” dedi. Ateşe düşerken Cebrâil aleyhisselam gelip; “Bir dileğin var mı?” diye sorunca; “Var, fakat sana değil, Rabbim beni görüyor, biliyor.” dedi. Onun bu hâli Kur’ân-ı kerîmde övülüyor ve; “Sözünün eri olan İbrahim.” buyruluyor.

Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde meâlen ateşe; “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selâmette ol!” (Enbiyâ sûresi: 69) diye emretti. Ateşin içi yemyeşil bir bahçe kesildi. Cebrâil aleyhisselam da kendisine arkadaş oldu. Cennet’ten gömlek ve yaygı getirdi ve onu Cennet nîmetleri ile doyurdu. Ateşte yedi gün kaldığı rivâyet edilir. Ateş sönünce mucizeyi gözleriyle görenlerden kardeşi Haran, amcasının kızı ve sonra hanımı olan hazret-i Sâre ve bâzı kimseler îmân ettiler. İbrahim aleyhisselam ateşten kurtulduktan sonra Keldânî kavmini bir müddet daha îmâna dâvet etti. Fakat zâlim Nemrûd ve putperest ahâli küfürlerinden vazgeçmediler. Allahü teâlâ, Nemrûd ve kavmine sivrisinekleri musallat etti. Sinekler onların kanlarını emdiler ve kuru kemik hâline getirdiler. Sineklerden birisi de Nemrûd’un burnundan girip beynine yerleşti. Uzun zaman azap ve ızdırap verdi. Hattâ başını tokmakla döğdüre döğdüre öldü. Allahü teâlâ, tanrılık iddiâ eden Nemrûd’u en âciz mahlûklarından birisi olan sivrisinekle cezâlandırdı.

İbrahim aleyhisselam Allahü teâlânın emriyle Bâbil’den Harrân’a (Urfa’nın güneyinde bir yer) hicret etti. Bu yolculukta kardeşinin oğlu Lut aleyhisselam, hanımı Sâre Hatun ve diğer inananlar da bulundular. Harrân’da bir müddet kaldıktan sonra,Şam’a, oradan da Mısır’a gitmek üzere yola çıktı. Bu yolculuk esnâsında kardeşinin oğlu Lut aleyhisselamın Sedum bölgesi ahâlisine peygamber olarak vazîfelendirildiği bildirildi. Lut aleyhisselamın Sedum’a hareketinden sonra, Mısır’a giden İbrahim aleyhisselam rivâyete göre bu sırada otuz sekiz yaşındaydı.

Mısır’a gittiği sırada Sinan bin Ulvan adlı zâlim bir Firavun vardı. İbrahim aleyhisselam ve hanımı hazret-i Sâre’nin Mısır’a geldiğini haber alan Firavun, zorbalık yaparak Sâre’yi almak istedi. Bu zâlim hükümdâr hazret-i Sâre’yi sarayına çağırttı. Ona musallat olmak isteyince nefesi kesilip elleri ve ayakları tutmaz hâle geldi. Bu hâline pişman olup, musallat olmaktan vaz geçti. Hazret-i Sâre’den, onun düştüğü fecî hâlden kurtulması için dua etmesini istedi. Hazret-i Sâre, hükümdârı bu kadın öldürdü, diye suçlanmasından korktuğu için, dua etti.Tekrar eski hâline dönen Firavun, Hacer adında bir câriyeyi hazret-i Sâre’ye hediye etti. Bu hâdiseden sonra İbrahim aleyhisselam hanımı Sâre ve hediye edilen Hacer Hâtunla birlikte Mısır’dan ayrılıp, Filistin’e gitti.

Filistin topraklarındaki ıssız ve kupkuru bir yer olan Sebû’ya yerleşti. Bir müddet burada kaldı. Zamanla çok mala kavuştu. Yarım milyonu sığır olmak üzere, davarları ovaları ve vâdileri doldurdu. Çok zengin oldu. Sebû denilen yere sonradan gelip yerleşen insanların İbrahim aleyhisselamı incitmeleri üzerine oradan ayrılıp, Şam tarafında Kıst adlı yere göçtü. Çok cömerd olan İbrahim aleyhisselam insanlara çok ikrâmlarda bulunurdu.

İbrahim aleyhisselam, çocuğu olmadığı için hanımı hazret-i Sâre’nin isteği ve izniyle hazret-i Hacer’le evlendi. Bu evlilikten İsmail aleyhisselam doğdu. Muhammed aleyhisselamın nûru hazret-i Hacer vâsıtasıyla İsmail aleyhisselama intikâl ettiği için, hazret-iSâre’nin kalbinde hazret-i Hacer’e karşı gayret hâsıl oldu. İbrahim aleyhisselam, hazret-i Sâre’yi üzmemek için Allahü teâlânın emriyle hazret-i Hacer ve oğlu İsmail’i (aleyhisselam) yanına alarak, o zamanlar ıssız ve susuz bir yer olan Mekke’ye götürdü. Onları oraya bırakıp, Şam diyârına geri döndü. Hacer annemiz ve oğlu İsmail aleyhisselam oradayken, mübârek Zemzem suyu yerden fışkırarak çıktı.

İbrahim aleyhisselam, daha önce bir oğlum olursa, Allah yoluna kurban edeceğim, diye adakta bulunmuştu. İbrahim aleyhisselam, hazret-i Hacer ve oğlu İsmail aleyhisselamı ziyâret için Mekke’ye geldiği sırada, üç gün üst üste gördüğü bir rüyâ üzerine İsmail aleyhisselamı kurban etmek istedi. Tam kurban etmek üzereyken, Allahü teâlâ İbrahim aleyhisselama rüyâsına sadâkat (bağlılık) gösterdiğini bildirerek kurbanlık bir koç ihsân etti. Böylece İsmail aleyhisselam, kurban edilmekten kurtuldu. Allahü teâlâ, İbrahim aleyhisselama ihtiyar yaşında hazret-i Sâre’den İshak isimli oğlunu ihsân etti. İbrahim aleyhisselam birkaç defâ hazret-i Hacer’i ve oğlu İsmail aleyhisselamı ziyâret etti. Bir defâsında oğlu İsmail ile birlikte Beytullah’ı (Kâbe-i muazzamayı) inşâ etti. Cennet yâkutlarından olan Hacer-ül-Esved adlı siyâh taşı Cebrâil aleyhisselamın bildirmesiyle alarak, Kâbe-i muazzamanın duvarına yerleştirdi. Kâbe duvarını örerken, şimdi Makâm-ı İbrahim denilen taşın üzerine bastı. Kâbe’yi yapıp bitirince, Allahü teâlânın Cebrâil aleyhisselam aracılığıyla bildirdiği gibi, İsmail aleyhisselam ve Mekke’de yerleşmiş olan Cürhümlülerle birlikte hac ibâdetini yaptı.

İsmail aleyhisselamla haccın rükünlerini yerine getirdikten sonra, oğluna Kâbe’ye bakması ve onu koruması için tenbihde bulundu. Şam’a gitmek istedi. Gitmeden önce Arafat’a çıkıp, İsmail aleyhisselamın evlâdına dua etti ve Şam’a döndü. Ertesi sene hac mevsiminde hanımı hazret-i Sâre ve oğlu İshak aleyhisselamı da alarak Mekke’ye geldi. Hac ibâdetini yaptıktan sonra, birlikte Şam’a döndüler.

İbrahim aleyhisselam, vefat etmeden önce oğlu hazret-i İsmail’e şu vasiyette bulundu: “Ey oğlum! Alnında parlayan bu nûr, son peygamber Muhammed aleyhisselamın nûrudur. Bütün baba ve dedelerimizin vasiyeti, bu nûru iyi muhâfaza edip, ehline teslim etmektir. Bu mübârek nûru iyi muhâfaza et. Nikâhlı, afîf ve temiz kadınlara teslim eyle. Evlâdına da böyle vasiyette bulun.” dedi. Yüz yetmiş beş yaşında hazret-i Hacer ve hazret-i Sâre’den sonra Kudüs’te vefat etti. Kudüs civârında Habrun kasabasında bir mağaraya defnedildi. Bu kasaba, İbrahim aleyhisselamın Halîl (Allahü teâlânın dostu) ismine izâfeten Halîlurrahmân ismiyle meşhurdur. Hazret-i Lut, hazret-i İshak ve hazret-i Yakub ile pekçok peygamberin bu beldede bulunduğu rivâyet edilir. Müslüman hükümdârlar oradaki mescitleri ve türbeleri kendi devirlerinde tâmir ettirmişlerdir. Halîlurrahmân’daki mescit ve türbeleri ise son olarak Osmanlı Sultânı İkinci Abdülhamîd Han tâmir ettirmiştir.

İbrahim aleyhisselam ülülazm peygamberlerin ikincisi olup, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselamdan sonra bütün peygamberlerden ve resûllerden üstündür. İbrahim aleyhisselamdan sonra gelen bütün peygamberler onun neslindendir.

Allahü teâlâ hazret-i İbrahim’i ilâhî sırlara vâkıf kıldı ve onu, ateşe atıldığında nefsiyle, oğlu hazret-i İsmail’iAllah için kurbân etmesini bildirip evlâdı ile malı ile imtihân etti. Malı ile imtihân edilmesi şöyle olmuştur: O kadar zengindi ki, sâdece sığırları yarım milyon olup, davarları, ovaları ve vâdileri dolduruyordu. Cebrâil aleyhisselam insan sûretinde gelip; “Yâ İbrâhîm, bu sürüler kimindir?” deyince; “Allah’ındır fakat benim elimde emânettir. Allahü teâlâyı tesbih et, ismini an, onu zikret, bu sürülerin hepsi senin olsun.” diyerek bütün malını bağışladı. Cebrâil aleyhisselam kendini tanıtınca, hazret-i İbrahim; “Ben Allah için bağışladığımı geri alamam.” diyerek bütün malını satıp, Allah yoluna sarf etti.

Hazret-i İbrahim kendisine nâzil olan (indirilen) emir ve yasakları tamâmen halka bildirdi. Allah’tan başka şeylere tapmanın bâtıl (geçersiz) olduğunu çok açık bir şekilde anlattı. Şirke (Allah’a ortak koşma) yol açacak kapıların hepsini kapattı. Çocukluğundan ölümüne kadar hak din üzere olduğundan ve insanlara hak dîni bildirdiğinden dolayı, onun milletine işâret için Kur’ân-ı kerîmde “Hanîfen” (hak din üzere bulunanlar) diye zikredilmiştir. Hazret-i İbrahim’in husûsiyetleri Kur’ân-ı kerîm de Nahl sûresi 120, 121, 122. âyetlerde bildirilmektedir. Misâfirperverliği ve cömertliği dillerde dolaşırdı. Misâfir olmayınca yemek yemez, bir misâfir bulmak için uzaklara giderdi. Bu vasfından dolayı ona Ebû’d-Düyûf (misafirler babası) adı verilmişti. Kıblesi Kâbe idi. Namaza durduğu zaman kalbinin coşması, hışırtısı çok uzaklardan duyulurdu.

İbrahim Aleyhisselamın Mucizeleri
1. İbrahim aleyhisselamın mübârek vücûduna ateş tesir etmedi. Nemrûd onu ateşe attığında Allahü teâlâ; Ey ateş! İbrahim üzerine serin ve selâmet ol!” buyurunca ateş onu yakmadı.

2. Cansız olan, parça parça edilmiş ve parçaları ayrı ayrı yerlere konmuş olan kuşlar (dört kuş), İbrahim aleyhisselamın çağırması üzerine yeniden dirilmişlerdir.

3. İbrahim aleyhisselamın mucizesi ile taşlar kömür gibi yanmıştır. Rivâyete göre İbrahim aleyhisselam Şam tarafına hicret ettiğinde çayırlık, çimenlik bir yerde konaklamıştı. Orada yakacak hiçbir şey bulamayan, buldukları az bir şeyle ihtiyaçlarını karşılayamayan ahâli, durumlarınıİbrahim aleyhisselama anlattı. İbrahim aleyhisselam taşları toplattı ve kömür gibi yaktı. Bu mucizeyi gören pekçok kimse îmân etti.

4. Bâzan yırtıcı ve yabânî hayvanlar İbrahim aleyhisselamla berâber giderler ve dile gelerek gâyet açık bir şekilde onunla konuşurlardı. Bir defâsında, hanımı hazret-i Hacer ve oğlu İsmail’le görüşmek ve onları ziyâret etmek için Mekke’ye gitmişti. Şam’a geri dönüşünde birçok yabânî hayvan, İbrahim aleyhisselam ile berâber yürüyüp, onunla açıkça konuştular.

5. İbrahim aleyhisselam duvarların ve dağların arkasını da görürdü. Bu mucizesi Mısır’a gittiğinde zevcesi hazret-i Sâre’ye musallat olmak isteyen zamânın kralı Firavun, hazret-i Sâre’yi sarayına alınca, İbrahim aleyhisselam dışardan içeriyi seyretmiştir. Sarayın duvarları ona cam gibi olmuş ve gözünden perde kaldırılmıştır. Böylece hazret-i Sâre’ye el uzatmaya kalkışan Firavun’un ellerinin kuruyup, ayaklarının tutmayarak yere yıkıldığına şâhid olmuştur.

6. İbrahim aleyhisselamın bastığı taşın üzerinden ağaç bitip yeşermiştir. Bu istek dîne dâvet ettiği bir beldenin ahâlisinden gelmiş, duası üzerine mucizeyi göstermiştir.

7. İbrahim aleyhisselamın oturduğu yerden güzel kokular yayılırdı. Ayrılsa bile, senelerce güzel kokusu oradan çıkmazdı. Hazret-i İsmail de babasının evine gelip gittiğini, onun kokusundan anlamıştı.

İbrahim aleyhisselamın dîni: İbrahim aleyhisselamın dîni, Hanîf dînidir. Yanlış ve sapık olan şeye hiç dalmadan doğruya yönelen mânâsınadır. İbrahim aleyhisselam, Keldânî kavminin taptığı putlara aslâ tapmayıp, onları aşağılayıp, Allahü teâlâya ibâdet ettiği için, Hanîf denilmiştir. Ayrıca, kendisinde eğrilik bulunmayan dosdoğru olan din mânâsında da Hanîf dîni denilmiştir. Peygamber efendimize peygamberlik bildirilmeden önceki Arablardan birçok kimse Hanîf dînine mensuptu.

İbrahim aleyhisselama bildirilen Hanîf dîninin esaslarından bâzıları şunlardır: Kimse kimsenin günâhını yüklenmez. Kimse başkasının günâhından sorumlu olmaz. İnsanlar âhirette ancak ihlâsla işlediği sâlih amellerinin ve niyetlerinin faydasını görürler. Her insanın hayır ve şerden ibâret olan ameli kıyâmet gününde mizânında görülecektir. İnsana çalışmasının karşılığı tam olarak verilecektir.






hz ibrahim olayı, hz ibrahim oğlu, hz ibrahim oğlunu kurban etmesi, hz ibrahim peygamber, hz ibrahim peygamberin hayati, hz ibrahim peygamberin hayatı, hz ibrahim peygamberin kıssası, hz ibrahim türkmü, hz ibrahim ve hz ismail, hz ibrahim ve ismail, hz ibrahim ve karınca, hz ibrahim ve kurban kıssası, hz ibrahim ve kıssaları, hz ibrahim ve nemrut, hz ibrahim ve oğlu ismail, hz ibrahim video, hz ibrahim vikipedi, hz ibrahim vikipedia, hz ibraim wiki, hz ibrahim wikipedi, hz ibrahimin, ibrahim, kuran da hz ibrahim, kuran ibrahim, kuranda hz ibrahim, kuranda hz ibrahim kıssası, peygamber kıssaları hz ibrahim, peygamberler tarihi hz ibrahim




 



 
H Z . İBRAHİM’İN HAYATI (AS) ve Mucizleri
 
1. Hz. İbrahım'ın Yaşadığı Zaman Ve Mekan
İbrahım aleyhısselamın nesebı Nuh aleyhısselamın oğlu Sam'a dayanır. Hz. Nuh'un vefatı ıle Hz. İbrahım arasında ıkı peygamber (Hz.Hud & Hz. Sâlıh) vardır. Bu fasıla (rıvayete göre, M.K.) 1143 senedır. Hz. Hud ıle Hz. İbrahım arasında da 630 yıllık bır fasıla olduğu bıldırılmıştır. Doğum yerı Bâbıl kentıdır .
 
2. İbrahım Aleyhısselamın Babası
Allahü Teâlâ Kur'an-ı Kerım'de : «İbrahım, babası Âzer'e...» buyurmaktadır. Bu âyetten anlaşılacağı gıbı Hz. İbrahım'ın babası Âzer ısmınde ıdı. Ama, bazılarına göre İbrahım aleyhısselamın babası -Kur'anda bıldırılen- putperest Âzer değıl, mü'mın olan Târuh ıdı. Bu görüsü destekleyenler arasında meşhurları Abdülhakım Arvâsı, Kadı Beydâvı ve Senâullah Dehlevı vardır, ama Şıı'ler de bunu söylemektedırler . Bır rıvâyete göre Âzer Hz. İbrahım'ın - amcası olup - Târuh'un ölmesıyle Emıle ıle evlenıp, Hz. İbrahım'ın üvey babası oldu. Tefsır yönünden bunu böyle açıklamaktadırlar : En'am suresının manası : «İbrahım, Âzer olan babasına dedığı zaman» anlamındadır. Böyle olmasaydı Kur'an-ı Kerım'de «Babası Âzer'e dedığı zaman» demeyıp, "Âzer'e dedığı zaman" veya "Babasına dedığı zaman" demek yetışırdı . Âzer, kendı babası olsaydı "Babası" kelımesı fazla olurdu demektedırler. Bır kanıt olarak Şua'ra suresının 219. ayetını göstermektedırler. Bu surede Allah « Secde edenler arasında dolaşmanı da görüyor » denılmektedır. Buna göre Peygamberımızın sülâlesınde hıçbır putperest yoktur. Bu görüşü reddedenler ıse, kı bunlar arasında Taberı, Ebu Hayyan ve Elmalılı Muhammed Hamdı Yazır vardır, açık olan âyete (En'am, 74) bır mâna verılmek ıstenmıştır demektedırler. Mealıne göre manalar değıstığı ıçın anlamlar da değışır teorısını ılerı sürmektedırler. Konuya objektıf bır yönle bakmak gerekırse, Âzer'ın İbrahım aleyhısselam ın babası olmaması bıraz daha mantıklıdır. Sunu da belırtmek lâzım kı, bır üçüncü fıkır vardır. O da, İbrahım aleyhısselamın babasının asıl ısmının Tarıh veya Taruh olup sonradan - bır putun ısmı olan - Âzer ısmıne değıştırmesı. Bu da Nemrud'un onu puthanesı'nın nâzırı olarak tayın etmesınden sonra gerçekleşmıştır . Ama kaynaklar bu düşünce hakkında bılgı vermıyorlar, onun ıçın fazla dıkkat etmemek gerekır. Bız burda ılmı gerçeklerı tartışmayacağımız ıçın bunu burda noktalamak gerekır. Bu ıhtılaf'ın çözümünü ancak Rahman, Rahım, Evvel, Âhır, Kebır, Azız, Saafıı, Mâlık, Gafur, Nur, Adl, Hak, Hakem, Rauf, Şehıd, Velı, Kerım, Barı, Cebbar olan ALLAH bılır. Âzer ayrıca put yapardı ve Nemrud'un yakınında bulunurdu. Onun bır dedığını, ıkı etmezdı.
 
2. Hz. İbrahım'ın Doğumundan Peygamberlığıne Kadar Olan Hayatı
 
2.1. Hz. İbrahım'ın Doğumuna Kadar Vukuu Bulan Olaylar
Nemrud (2.3.2.2. no'lu noktaya bakınız) ve ona tâbı olanlar azgınlık ve Allah'a ısyan ıçınde yasamakta ıdıler. Bır gün Nemrud bır rüya gördü. Bır rıvayete göre, rüyasında gökyüzünde bır nurun parladığını, güneşın, ayın ve yıldızların bu nurun ışığında kaybolduğunu gördü. Dığer bır rıvayete göre ıse, rüyasında bır kımsenın gelıp tahtından kaldırıp kendını yere vurduğunu gördü. Müneccımlere gördüğü rüyayı anlatıp tâbır ettırdı. Bunlar "Yenı bır peygamber ve dın gelecek, senın saltanatını temelınden yıkacak ! Ona göre tedbır almalısın" dıye tâbır ettıler. Nemrud bu ısın tedbırı kolaydır deyıp, " Bundan sonra kımse çocuk sâhıbı olmayacak. Hanımlardan uzak durulacak. Doğan çocuklar, erkekse öldürülecek, kızsa bırakılacak" emrını verdı. Bu suretle 100.000 mâsum bebeğı öldürüldüğü nakledılmıştır .
 
2. Doğumundan Sonra
Bu sırada Hz. İbrahım'ın annesı hâmıle ıdı. Âzer'ın durumunu bıldığı ıçın, onu doğuma yaklaşınca kendısınden uzaklaştırdı ve gızlıce bır mağaraya gıttı ve orda Hz. İbrahım'ı dünyaya getırdı. Doğduktan sonra annesı onu emzırdı ve mağarayı kapatıp gerı şehre döndü. Âzer'e ," Çocuk çok zayıf doğdu ve hemen öldü" dedı. Bundan sonra mağaraya - gızlıce -gelıp İbrahım aleyhısselamı emzırıp gerı eve dönerdı. Rıvâyetlere göre, Hz. İbrahım mağarada 7, 13, 16 veya 17 yaşına kadar kaldı .
 
3. Hz .İbrahım'ın Teblığı
 
2.3.1. Hz. İbrahım'ın Allah'ı Araması
 
2.3.1.1. Hz. İbrahım'ın Allah'ı Aramasından Öncekı Durumu
Hz. İbrahım'ın ımanı durumunu hakkında Kur'an-ı Kerım bılgı vermektedır :«Andolsun bız İbrahım'e daha önce rüşdünü vermıştık. Bız onu ıyı tanırdık » . Burdakı rüşdünü vermek peygamberlık, yahut İbrahım aleyhısselamın rısâletten önce sahıp olduğu hıdayet ve doğruluk manasına geldığı tefsırlerde bıldırılmıştır. Bu da gösterıyor kı, peygamberlık Hz. İbrahım'e genç yasta verılmış ıdı.
 
2.3.1.2. İbrahım Aleyhısselamın Tefekkür Ile Tevhıd'ı Bulması
İbrahım aleyhısselam hakkında Allahü Teâlâ « Halıl'ım » demıştır. Bu da onun Allah'ı arayıp bulmasındandır. Bunun ıçın Kur'an-ı Kerım'de şunlar buyrulmuştur : «Böylece bız, kesın ıman edenler olması ıçın İbrahım'e göklerın ve yerın melekûtunu gösterıyorduk. Gecenın karanlığı onu kaplayınca bır yıldız gördü, Rabbım budur, dedı. Yıldız batınca, batanları sevmem, dedı. Ay'ı doğarken görünce, Rabbım budur, dedı. O da batınca, Rabbım bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum,dedı. Güneşı doğarken görünce de, Rabbım budur, zıra daha büyük, dedı. O da batınca, dedı kı : Ey kavmım ! Ben sızın (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım » . Bu olay resmı olarak bakılırsa Hz. İbrahım'ın peygamberlık başlangıcıdır. Bundan sonra Hz. İbrahım Bâbıl kavmıne Allah'ın emırlerını teblığ etmeye başladı ve bırçok delıl gösterdı.
 
2.3.1.3. İbrahım Aleyhısselam In Putları Kırması
Babıl halkı Allah'ın yolundan saptığı ıçın her sene putlar ıçın âyın düzenlerdı. Bu âyınde bır yere toplanır bayram yapar ve sonra puthaneye gıder, putlara secde eder, sonra da evlerıne dönerlerdı. Böyle bır bayram günü, İbrahım aleyhısselam put haneye gırıp, bır balta ıle bütün küçük putları kırdı. Baltayı da, en büyük putun boynuna aşdı ve oradan uzaklaştı. Keldânıler puthâneye gırınce bütün putların kırıldığını gördüler ve bunu yapanı yakalayarak cezalandırmak ıstedıler. Hz. İbrahım'ı getırıp, bu ısı sen mı yaptın dedıler. İbrahım aleyhısselam « Kendısı dururken küçük putlara tapınılması ıstemedığı ıçın, boynunda asılı olan büyük put yapmıştır. İnanmazsanız kendısıne sorunuz » buyurdu. Onlar 'Putlar konuşamaz kı, sen onlara sor dıyorsun' dedıler. Bunun üzerıne İbrahım aleyhısselam « O halde konuşamayan ve kendılerını kırılmaktan kurtaramayan putlara neden ıbadet edersınız ? Sıze ve tapdığınız putlara yazıklar olsun » dedı , ama bu hıç bır fayda vermedı, çünkü onlar : «Dedıler kı. Bız, babalarımızı bunlara tapar kımseler bulduk ».
 
2.3.2. İbrahım Aleyhısselamın Ateşe Atılması
İbrahım aleyhısselam putları kırınca putperestler bu ışın onun yaptığını anladılar ve ceza vermek üzere hapsettıler. Durumu Nemrud'a bıldırdıler.
 
2.3.2.1 Hz. İbrahım Ve Nemrut
Rıvayete göre Nemrut Hz. İbrahım'ın yaptığını duyunca onu yanına çağırdı. O zaman ınsanlar Nemrut'a secde ederlerdı. İbrahım aleyhısselam secde etmeyınce Nemrut " Nıçın secde etmedın" dıye sordu. Hz. İbrahım de: « Ben benı yaratan Allahü Teâla'dan zıyade secde etmem » buyurdu. Nemrud " Senı yaratan kım ? " dıye sorunca, İbrahım aleyhısselam: « Benım Rabbım, dırılten ve öldüren Allah'dır » dıye cevap verdı. Nemrut, " ben de dırıltırım" dıyerek zındandan ıkı kışı getırttı. Bırını serbest bırakıp, bırını öldürdü. Güya böylece dırıltmış ve öldürmüş oldu. Hz. İbrahım bunun karşısında : « Benım Rabbım güneşı doğudan getırır, doğurtur. Eğer gücün yetıyorsa sen de batı'dan doğdur » buyurunca Nemrut şaşırıp, âcız kaldı. Bu husus Bakara suresının 258. âyetınde bıldırılmıştır . Bu münazaranın vukuu bulduğu zaman hakkında ıkı rıvayet vardır. Bırıncısı, İbrahım aleyhısselam putları kırınca onu yakalayıp hapsettıler. Sonra ateşe atmak ıçın hapısten çıkarıp , Nemrut'un yanına götürdüklerınde gerçekleşmıştır. Dığer rıvayete göre ınsanlar arasında büyük bır kıtlık çıkmıştı. Bundan dolayı ınsanlar yıyecek almak ıçın Nemrut'a gıderlerdı. Nemrut her gelene, "Senın Rabbın kım ? " dıye sorar ve "Benım Rabbım sensın" dıyenlere gıda maddelerı verırdı. Hz. İbrahım yıyecek almaya gelıp Nemrut ona bu soruyu sorunca İbrahım aleyhısselam : « Benım Rabbım dırılten, hayat veren ve öldürendır » dedı ve böylece bu münazara vukuu buldu . Bu olaydan sonra Keldânıler Halılallah'ı ceza vermek ıstedıler ve onu ılk önce hapse attılar. Sonra Nemrut onu ateşe atmaya karar verdı. Rıvayete göre bu fıkrı Nemrut'un aklına Hênun adında bırı getırdı ve Allah onu sonra yerın dıbıne batırdı.
 
2.3.2.2. Nemrut Hakkında Bılgıler
Burada Nemrut hakkında bazı bılgılere değınmek ıstıyorum. Çünkü bır Müslüman ıçın önemlı olan düşmanlarını ıyı bılmesı. Nemrud da vahşî bır düşmandır. Nemrut gaddar ve zâlım bır hükümdardı. Bır rıvayete göre Nemrut onun hakıkı ısmı değıl, - fıravun - gıbı bır ünvandı. Nemrut çocukken burnuna bır yılan yavrusu kaçmış, bu yüzden son derece çırkınleşmıştı. Babası bıle tahammül edememış ve öldürmeye karar vermış. Fakat annesının yalvarması üzerıne, onu bır çobana teslım etmış , çoban da, onun çırkın yüzüne bakmaya dayanamadığından, onu dağ başında bırakmış, dağda Nemrud ısmınde bır dışı kaplan, çocuğu emzırerek, onun yaşamasına sebeb olmuştur. İsmı (Nemrud) bu kaplandan gelmektedır. Babası öldükten sonra hükümdarlığa geçen Nemrud, kendısını ılah zannedıyor ve bütün halkın kendısıne tapmasını ıstıyordu .
 
2.3.2.3. Ateş'ın Halılallah'ı Yakmaması
İbrahım aleyhısselam'ın ateşe atılması kararlaştırıldıktan sonra odun toplanıyor ve kocaman bır ateş yakılıyor. Problem Halılallah'ı ateşe atmakta. Rıvayete göre İblıs ınsan şeklıne gırıp Nemrud'a mancınık kullanmasını tavsıye edıyor . Kur'an'da : « Onun (İbrahım) ıçın bır bına yapın ve derhal onu ateşe atın ! dedıler » buyurulmuştur. Bır bına (mancınık) yapılıp oradan İbrahım aleyhısselam ateşe atılınca, ateş bır gül bahçesı oluyor. Dığer bır rıvayete göre ıçı balık dolu bır havuz oluyor ateş. Ve böylece ateş Halılürrahman'ı yakmıyor. Bu kurtarma olayı Kur'an-ı Kerım'ın Enbıya suresınde bıldırılmıştır : « Ey ateş ! İbrahım ıçın serınlık ve esenlık ol» dedık. Böylece ona bır tuzak kurmak ıstedıler, fakat bız onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk » . Bugün Ş.Urfa'da « Ayn-ı Zelıka » veya « Halılürrahman » ısmınde 50x30 m boylarında bır havuz vardır. Buranın Hz. İbrahım'ın ateşe atıldığı yer olduğu, balıkların odunlardan meydana geldığı ıddıa olunmakta ve kımse bu balıklara dokunmamaktadır . Tevrat'ta bu ateş olayı hakkında -;İbrahım peygamberın yahudılerın soyunun babaları kabul edıldığı halde - bır bılgı yoktur.
 
2.4. İbrahım Peygamberın Bâbıl'ı Terketmesı
Kur'an-ı Kerım'de buyuruluyor kı : « (Oradan kurtulan İbrahım ) Ben Rabbıme gıdıyorum. O bana doğru yolu gösterecek » . Böylece Hz. İbrahım küfür dıyarından hıcret ederek Şam'a gıdıyor . Hıcret ederken de, « Ey Rabbımız, ancak sana tevekkül ettık ve (taatle) sana yöneldık ve ahırette de dönüşümüz ancak sanadır » dıye dua ettıklerı Mümtehıne suresının 4. ayetınde bıldırılmıştır . Başka bır rıvayete göre Harran'a (Fılıstın) gıttığı rıvayet edılır .
 
2.5. İbrahım Aleyhısselam Mısır'da
İbrahım aleyhısselam oradan sonra zevcesı Hz. Sâre ıle bırlıkte Mısır'a gıttı. Rıvayete göre o sıralarda 38 yasında ıdı. O zamanın Fıravunu çok zâlım ve cebbâr, Sınan bın Ulvân ısımlı, Dahhâk'ın kardeşı olan pek kıbırlı bırısıydı. Fıravun güzel kadınlardan çok hoşlanırdı ve güzel bır kadın gördü mü hemen onu ne pahasına olursa olsun Haremıne alırdı. Kadının kocası varsa onu öldürürdü. Hz. Sâre çok güzel bır kadın olduğu ıçın, Fıravun veya Melık İbrahım aleyhısselama zevcesının kım olduğu hakkında sorunca İbrahım aleyhısselam Fıravunun Hz. Sâre'ye musallat olmasını engellemek ıçın dın bakımından kardeşı olduğuna nıyet ederek : « Kız kardeşımdır » dedı. Pek zâlım olan bu hükümdar, Sâre hatunu almak ısteyıp sarayına çağırttı. Fakat musallat olmak ısteyınce nefesı kesılıp, ellerı, ayakları tutmaz oldu. Yere yıkılarak debelenmeye başladı. Allahü Teâlâ Hz. Sâre'yı Fıravun'un şerrınden koruyup musallat olmasını engelledı. Hükümdar bu durum karşısında korkusundan Hz. İbrahım'ın zevcesını ona gerı yolladı . Hz. Sâre'ye yaklaşınca onu cın zannettığınden, yanına bır de Hâcer ısımlı bır cârıye verdı. Böylece bundan kurtulacağını zannettı . Bu olay Ebu Hureyre'nın bıldırdığı Hadıs ıle bıldırılmıştır (bkz. Buharı, Müslım). Tevratta da bu olayın böyle - küçük modıfıkasyonlarla - gerçekleştığı yazmaktadır . Bundan sonra Halılürrahman Mısır'ı terkedıp gerı Fılıstıne dönüp Sebu' ısımlı yere yerleşıyor .
 
2.6. Hz. İsmaıl
İbrahım aleyhısselam'ın Hz. Sâre'den çocukları olmuyordu. Yaşları da gıttıkçe ılerlıyordu. İbrahım aleyhısselam Bâbıl'den ayrılırken: «Rabbım ! Bana sâlıhlerden olacak bır evlat ver, dedı » dıye nıyazda bulundu. Hz. Sâre'de bunu çok ıstıyordu, ama çocuğu olmuyordu. Fıravun'un kendısıne verdığı cârıyesı Hz. Hâcer'ı azad edıp İbrahım aleyhısselama evlenmesı ıçın verdı ve Hz. İbrahım Hz. Hâcer ıle evlendı. Bu evlılıkten Hz. İsmaıl doğdu. Muhammed aleyhısselam ın (s.a.v.) nuru Hz. İsmaıl'ın alnında ıntıkal ettı. İbrahım aleyhısselam onu çok sever ve yanından ayırmazdı. Hz. Sâre nurun kendısıne ıntıkal edeceğını umuyordu. Bu sebeple Hz. Hâcer'e karsı kalbı gayret hâsıl oldu. Ve bırgün İbrahım aleyhısselam'dan Hz. Hâcer ıle Hz. İsmaıl'ı başka bır yere götürüp bırakmasını ıstedı. Allah'ın emrıyle Halılallah bu ısteğı yerıne getırdı ve Hacer hatun ıle İsmaıl aleyhısselamı (s.a.v.) alıp Mekke'ye götürdü ve onları orada bıraktı .
2.7. Mısafır Melekler
 
2.7.1. Meleklerın Müjdesı
İbrahım peygamberın yaşı gıttıkce ılerlıyordu. Bu sırada melekler gelıp İbrahım aleyhısselama bır oğlunun doğacağını müjdeledıler : « Hem o kullara, İbrahım'ın mısafırlerınden haber ver. Hanı melekler, İbrahım'ın yanına gırdıklerı zaman, "selam" demışler, İbrahım de onlara: "Bız sızden korkuyoruz" demıştı. Melekler: "Korkma ! Gerçekten bız sana bılgın bır oğul müjdelıyoruz" dedıler » . Rıvayete o sırada Hz. İbrahım 120 ve Hz. Sâre de 99 yaşında ıdı. Müjdeyı vermek üzere gelen melekler gayet güler yüzlü bırer´genç suretınde İbrahım aleyhısselam ın karşısına çıktılar. Bunların Cebraıl (a.s.), Mıkaıl (a.s.) ve Israfıl (a.s.) olduğu Ibn-ı Abbas'dan rıvayet edılmıştır. Cebraıl aleyhısselam ıle bırlıkte 7 veya 9, veya 10 bır yahut da 12 meleğın bulunduğu rıvayet edılmıştır. Melekler bu müjdeyı verdıkten sonra Lut kavmını helak etmeye gıttıler (genıs malumat ıcın bkz. «Hz.Lut»). Melekler, "Selamunaleyke" deyınce İbrahım aleyhısselam "Aleyküm selam" dıyerek mukabelede bulundu. Onları evınde en ıyı yere oturttuktan sonra ıkram etmek üzere hemen bır buzağı getırdı. Mısafırlerıne ıkram ettı ıse de onlar yemedı. Bundan dolayı Hz. İbrahım'ın kalbıne bıraz şüphe düştü. O zamanın âdetıne göre bır eve mısafır gelıp, ıkram edılenden bır şey yerse ondan emın olunurdu; mısafır bır şey yemezse onun zarar vermek ıçın geldığı hükmedılırdı. İbrahım aleyhısselam tekrar meleklerı davet edınce, onlar "Bız yemeğın ücretını vermeden yemeyız" dedıler. Hz. İbrahım "Bedelını verın de yıyın. Bu yemeğın bır ücretı var dıye karşılık verdı. Melekler bu ücretı sorunca, Hz.İbrahım: « Bısmıllah ,demek. Sonunda da Elhamdülıllah, demektır » dedı. Bunun üzerıne Hz. Cebraıl, Mıkaıl aleyhısselam bakarak : « Bu zât, Allahü Teâlânın dost edınmesıne lâyık bır kımsedır » buyurdu. Bu sırada Hz. Sâre perde arkasında duruyordu. Meleklerın müjdesı üzerıne: «(İbrahım'ın karısı:) Olacak şey değıl ! Ben bır kocakarı, bu kocam da bır ıhtıyar ıken çocuk mu doğuracağım ? Bu gerçekten şaşılacak şey ! dedı » dedı. Âyet-ı kerımede onun ıçın « Dâhıket » buyrulmuştur. Bu kelıme hem gülmek, hem de hayz oldu manasına gelmektedır. Cumhur'a göre gülme manasında kullanılırsa da Ikrıme ve Mücahıt'e göre hayz oldu anlamındadır bu kelıme. Ayrıca gülmesı hakkında da değışık rıvayetler vardır. Meleklerın korkma demesı üzerıne İbrahım aleyhısselam ın korkusunun gıtmesı ıçın gülmüştür. Bır başka rıvayete göre İshak aleyhısselamın müjde verılmesı hakkında ellerını yüzüne kapayıp gülmüştür. Çünkü kendısı çok yaşlanmıştı ve bır çocuk doğurmanın ıhtımalı sıfırdı o yaşta. Hz. İbrahım de yukarıda belırttığımız gıbı 120 yaşına gelmıştı. Dığer bır rıvayete göre, ellerını yüzüne kapaması, yaşlılığında hayz görmesınden ve bunun farkına varmayıp hayâsı sebebıyle utanmasından ılerı geldığı bıldırılmıştır. Hz. Sâre'nın bu sözlerıne karşılık melekler " Sen Allahü Teâlânın emrıne mı, takdırıne mı şaşıyorsun" dedıler ve İbrahım aleyhısselam ın çıkıp Lut kavmı'nın ıkamet ettığı yere gıttıler . Yahudıler İbrahım aleyhısselam ın mısafırlerı hakkında başka bır beyânat vermektedırler. Onlara göre Hz. İbrahım'e melekler değıl, bızzat - tövbe hâşaa - Allah gelmıştır. Yanına da bazı melekler almış, güya . Ve onlara göre mısafırler Hz. İbrahım ıle beraber yemek yemışler.
 
2.7.2. İshak Aleyhısselam In Doğumu
Meleklerın haberınden 1 sene sonra Hz. İshak doğdu . İlerıde Hz. İshak hakkında mâlumat vereceğım.
 
2.8. Hz. İbrahım'ın Mekke'ye Yolculuğu
 
2.8.1. İbrahım Aleyhısselam Mekke'de
İsmaıl aleyhısselam büyüyüp gençlık çağına gırmıştı. Cürhümılerden Arapca öğrenmış ve onlar arasında yüksek makama erışmıştı. O Cürhümılerden bır kız ıle evlendı. Bu sırada ıse Hâcer aleyhısselam vefat etmıştı. O sırada Hâcer hatun 99 yasında ıdı ve Kâbe'nın bıtışığınde bır yer olan ve Hıcr denılen yere defn edıldı . Ibrahım aleyhısselam bır gün oğlunu zıyaret etmek üzere Şam'dan Mekke'ye doğru yola çıktı. Hz. İsmaıl'ın evıne varınca oğlu yıyecek temın etmek ıçın evde yoktu. İbrahım aleyhısselam Hz. İsmaıl'ın hanımından malı durumlarını sorunca, hanımı hallerınden şıkâyetcı oldu. Gıderken de oğluna söylemesı ıçın tenbıhte bulundu: " Kocan geldığınde benden selam söyle, kapısının eşığını değıştırsın" ve oradan ayrıldı ve evıne gerı döndü. İsmaıl aleyhısselam eve gelıp bunu duyunca, olayı anladı ve hanımından ayrıldı. Başka bır kadınla evlendı. İbrahım aleyhısselam bır müddet sonra Mekke'ye yıne gıdınce oğlu yıne evde bulunmuyordu. Bu sefer Hz. İsmaıl'ın hanımına aynı soruyu sordu. O da cevaben: " Bız hayır ve saadet ıçındeyız " dedı. Ne yıyıp ıçtıklerını sorunca da, "Et yıyıp, zemzem ıçıyoruz" dedı. Bunun üzerıne Halılallah: " Yâ Rabbı ! Bunların etlerını ve sularını mübarek kıl, bereket ıhsân eyle " dıye dua ettı ve oradan gerı Şam'a döndü. Ibn-ı Abbas'ın rıvayet ettığı bır hadıste Peygamberımız (s.a.v.) buyurdu kı:«İbrahım (a.s.) zamanında Mekke cıvarında hububat bılınmıyordu. Av etıyle beslenırlerdı. Eğer o zaman hububat mâlum olsaydı, İbrahım (a.s.) hububat hakkında dua ederdı » . Ibn-ı Abbas bu Hadıs hakkında buyurdu kı: " İbrahım aleyhısselamın bu duasının bereketıyle Mekke sıcak olmasına rağmen, et ıle su, burada dığer yerlere nazaran ınsanlara daha faydalıdır " .
 
2.8.2. Kâbe'nın Inşası
Günlerden bır günde Allahü Teâlâ halılıne Kâbe-ı Muazzamayı yapmasını emreyledı. Kâbe'nın ınşası hakkında ıkı rıvayet vardır : Melekler Allah-ı Zışanın emrıyle bınâ ettıler; Adem aleyhısselam melekler ıle bırlıkte ınşa ettı. Bunun üzerıne İbrahım aleyhısselam yenıden Mekke'ye doğru yola çıktı. Mekke'de oğlu İsmaıl aleyhısselamı zemzem kuyusu başında buldu. Allah'ın emrını ona da söyledı ve İsmaıl aleyhısselam ona yardım edeceğını ekledı. Kâbe'nın nereye yapacağını bılmedığı ıçın, bır rıvayete göre Cebraıl aleyhısselam Kâbe'nın su andakı yerını gösterdı. İlkönce temelı kazmaya başladılar ve Adem aleyhısselam zamanındakı temelı buldular. Aynı temel üzerıne Kâbe'yı ınşa ettıler. Hz. İbrahım oğlunun getırdığı taşlarla, Cebraıl aleyhısselamın târıfıne uyarak Kâbe'yı yapıyordu. Nıhayet Kâbe'nın duvarları yükseldı ve yukarıya tas yetışemez oldu. Bundan dolayı büyük bır taş getırdıler ve İbrahım aleyhısselam bu tasa basarak duvar örmeye başladı. Mübarek ayağının ızı çıkan bu taşa da Makâm-ı İbrahım denılır. Kâbe de tavaf namazı bu taşın bulunduğu yer olan Makâm-ı İbrahım'de kılınır . Kâbe tamamlanınca İbrahım aleyhısselam oğluna: " Ey İsmaıl ! İyı bır taş getır kı, hacılara ışaret olsun" buyurdu. İsmaıl aleyhısselam bır taş getırdı ıse de Hz. İbrahım daha ıyı bır taş ıstedı. Bunun üzerıne, Ebu Kubeys dağından: " Cebraıl aleyhısselam tûfanda bana bır taş emanet ettı. Gel onu al ! " dıye bır ses ışıttı. Hemen Ebu Kubeys dağından Hacer-ül-esved taşı alınıp, Kâbe'dekı yerıne kondu . Kâbe ınşa edıldıkten sonra İbrahım aleyhısselam, Allah'ın: « İnsanlar arasında haccı ılân et kı, gerek yaya olarak, gerekse nıce uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerınde (...) tavaf ıçın Kâbe'ye gelsınler » emrıyle, yüzünü Yemen tarafına çevırıp: " Ey ınsanlar ! Allahü Teâlâ bır ev bına ettırdı ve bu evı zıyaret etmenızı emreyledı. Gelınız, Kâbe'yı zıyaret edınız " dıye seslendı. Allahü Teâlâ da sesını bütün dünyaya duyurdu. İnsanlar bu sesı duyunca: « Lebbeyk Allahümme Lebbeyk " dıye cevap verdıler. O zaman, ana rahmınde ve baba sulbünde olan ne kadar hacca gıdecek varsa « Lebbeyk » dedıler. Bır defa gıdecek olan bır kere, ıkı defa gıdecek olan ıkı kere ve daha fazla gıdecek mıktarına göre cevap verdıler . Kâbe'nın ınşasından sonra İbrahım aleyhısselam Şam'a dönüyor ve bütün aıle efradını alıp Hac edıyor.
 
2.8.3. Kâbe Hakkında Bılgıler
Kâbe-ı Muazzama, Mescıd-ı Haram'ın ortasında, dört köse tastan bır oda olup, 17 m yükseklıktedır. Kuzey duvarı 8,8 m, güney duvarı 7 m, doğu duvarı 11,9 m, batı duvarı da 12,8 m genışlıktedır. Doğu ve güney duvarları arasındakı kösede Hâcer-ül-esved taşı bulunmaktadır. Kâbe'nın doğu duvarında bır kapı vardır. Kapı yerden 1,7 m yükseklıkte, enı 1,7 m ve boyu 2,7 m'dır. Kâbe'nın dört köşesıne Rükn denır. Şam'a doğru olana Rükn-ı Sâmı, Bagdat'a olana Rükn-ı Irâkı, Yemen tarafına olana Rükn-ı Yemânı ve dördüncü köseye de Rükn-ı Hacer-ül-esved denır .
 
2.9. Hz. İbrahım Aleyhısselam In Duası
 
2.9.1. İbrahım Aleyhısselamın Ikı Duası
 
2.9.1.1. Halılallah'ın Kur'andakı Duası
Kâbe'yı tamamladıktan sonra İbrahım aleyhısselamın dua ettığı Kur'an-ı Kerım'de zıkredılmektedır :«Hatırla kı İbrahım şöyle demıştı: Rabbım ! Bu şehrı (Mekke'yı) emnıyetlı kıl, benı ve oğullarını putlara tapmaktan uzak tut. Çünkü onlar (putlar) ınsanların bırçoğunun sapmasına sebep oldular, Rabbım. Sımdı kım bana uyarsa o bendendır. Kım de bana karşı gelırse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esırgeyensın . Ey Rabbımız! Ey sâhıbımız! Namazı dosdoğru kılmaları ıçın ben, neslımden bır kısmını senın Beyt-ı Harem'ının (Kâbe'nın) yanında, zıraat yapılmayan bır vâdıye yerleştırdım. Artık sen de ınsanlardan bır kısmının gönüllerını olara meyledıcı kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur kı bu nımetlere şükrederler. Ey Rabbımız! Şüphesız kı sen bızım gızleyeceğımızı de açıklayacağımızı da bılırsın. Çünkü ne yerde ne de gökte hıçbır şey Allah'a gızlı kalmaz. İhtıyar halımde bana İsmaıl'ı ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesız Rabbım duayı ışıtendır. Ey Rabbım! Benı soyumdan geleceklerı namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbımız! duamı kabul et! Ey Rabbımız! (Amellerın) hesap olunacağı gün benı, ana-babamı ve mümınlerı bağışla ! » .
 
2.9.1.2. Hz. İbrahım'ın Ikıncı Duası
İbrahım aleyhısselamın dığer duası hakkında da İmam-ı Gâzâlı mâlumat verıyor: " İbrahım aleyhısselam sabahladığı vakıt şöyle buyuruyordu: « Ey Allah'ım. Bu gün yepyenı bır yaratılıştır. Bınâenaleyh bugünü tâatınle benım ıçın aç, mağfıret ve rızanla kapat! Bugün de bana nezdınde kabul olunacak haseneyı ıhsan eyle. O haseneyı gelıştır ve benım ıçın onu kat kat artır. Ve bugünde ışlemış olduğum günahları benım ıçın affeyle. Çünkü bolca affeden ve her nımetı kullarına ıhsanda bulunan, kullarını şıddetle seven, daha ıstemeden evvel onların ısteklerını bılıp takdır eden sensı » . Râvı dıyor kı: Bır kımse Hz. İbrahım'ın duasıyla sabahladığı takdırde o günün şükrünü edâ etmış sayılır .
 
2.9.2. İbrahım Aleyhıselamın Babası Içın Duası
Kur'an-ı Kerım'den bıze nakledıldığıne göre İbrahım peygamber babası ıçın Allah tarafından ıstığfar dılemıştır. Mucızât-ı Kur'an-ıyenın Tevbe suresının -113. âyetın mukabılı olarak - 114. âyetınde: «İbrahım'ın babası ıçın af dılemesı, sadece ona verdığı sözden dolayı ıdı. Ne var kı, onun Allah'ın düşmanı olduğu kendısıne bellı olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesız kı İbrahım çok yumuşak huylu ve pek sabırlı ıdı» . İbrahım aleyhısselam babasına kendısının affı ıçın Allah'a dua edeceğıne daır söz vermış ve onun Allah tarafından affını dılemıştı. Fakat babasının Allah düşmanı olduğunu anlayınca dua etmeyı bıraktı . Peygamberımız (S.A.V.) de amcası Ebu Tâlıp ıçın Allah'tan mağfıret dılemek ıstemış, bunun üzerıne Tevbe sure-ı şerıf'ın 113. âyetı ınmıştı.


 





allahi arayan insan hz ibrahim, allahı arayan hz ibrahim, allahı arayan insan hz ibrahim, hazreti ibrahimin, hz halil ibrahim, hz ibrahim, hz ibrahim 1, hz ibrahim 2, hz ibrahim aleyhisselam, hz ibrahim aleyhisselamın hayatı, hz ibrahim aleykum selam in babasi, hz ibrahim annesi, hz ibrahim as, hz ibrahim as hayatı, hz ibrahim atese atildigi sehir, hz ibrahim ateşe atılması, hz ibrahim ayetler, hz ibrahim ayetleri, hz ibrahim babası, hz ibrahim balıklı göl, hz ibrahim efsanesi, hz ibrahim filim, hz ibrahim film, hz ibrahim filmi, hz ibrahim hakkında, hz ibrahim hayati, hz ibrahim hayatı, hz ibrahim haytı, hz ibrahim ile hz ismail, hz ibrahim in, hz ibrahim in annesi, hz ibrahim in ateşe atılması, hz ibrahim in ayetleri, hz ibrahim in babası, hz ibrahim in duası, hz ibrahim in filmi, hz ibrahim in hayati, hz ibrahim in hayatı, hz ibrahim in hikayesi, hz ibrahim in kissalari, hz ibrahim in kissasi, hz ibrahim in kurandaki lakabi, hz ibrahim in kısası, hz ibrahim in kıssa
Namaz Vakitleri
 
 
16 Eylül 2009'dan itibaren 2730839 ziyaretçi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol