Hz. Yakubun Hayati-Yakup Yakub Aleyhisselamin Hayati ve Mucizeleri
Diğer adı İsrâil'dir. Oğlu Yûsüf aleyhisselâmdan çok ayrı kaldı.
YÂKÛB ALEYHİSSELÂM HAYATI VE MUCİZELERİ

Ken'an diyârında, yâni Fenike denilen sayda, Sûr ve Beyrut ile Filistin ve Sûriye'nin bir kısmından ibâret olan bölgede yaşayan insanlara gönderilen peygamber. İsmi Yâkûb olup İbrânicede Saffetullah, yâni "Allahü teâlânın sâf ve temiz kıldığı kul" mânâsına gelmektedir. Diğer adı İsrâil olup "Allah'ın kulu" mânâsına gelmektedir. İbrâhim aleyhisselâmın küçük oğlu olan İshâk aleyhisselâmın oğludur. Yâkûb aleyhisselâmın on iki oğlu vardır. Bu yüzden, onun on iki oğlunun torunlarına Beni İsrâil, yâni İsrâiloğulları denilmiştir. Oğullarından her birinin sülâlesine "Sıbt", hepsine birden torunlara mânâsına gelen "Esbât" denir. Sonradan Yahûdi adı verilmiştir. Yâkûb aleyhisselâmın neslinden birçok peygamber geldi: Mûsâ, Hârûn, Dâvûd, Süleyman, Zekeriyyâ, Yahyâ ve İsâ aleyhimüsselâm bunlardandır. Yâkûb aleyhisselâm Şam'da yeya Medyen'de doğdu. Onun Iys isminde bir kardeşi vardı. Çocokluğu babasının yanında geçti. Babası İshâk aleyhisselâm, Yâkûb aleyhisselâm için; "Yâ Rabbi! Neslimden peygamber geleceğini buyurmuştun. O vâdini bu oğlumdan zuhûr ettir. " diye duâ etti. Onun soyundan nice peygamberler göndermesi için Allahü teâlâya niyâzda bulundu. Yâkûb aleyhisselâm babasının vefâtından sonra annesinin tavsiyesi üzerine Harran'da bulunan dayısının yanına gitti. Orada uzun müddet kaldı. Dayısının büyük kızı Leyla ile evlendi. Bu evlilikten Rabil, Şem'ûn, Lâvi, Yehûda, İsâhar ve Zablûn adlı oğulları ile Dinâr isimli kızı doğdu. İbrâhim aleyhisselâmın bildirdiği dinde iki kız kardeşle evlenmek câiz olduğundan ilk evliliğinden yedi sene sonra dayısının küçük kızı Râhil ile de evlendi. Bu hanımından da Bünyamin ve Yûsuf adlı iki oğlu oldu. Belhe ve Zülfâ adlı iki câriyesi vardı. Belhe adlı câriyeden Dân ve Neftâle, Zülfâ adlı câriyesinden de Câd ve Âşir adlı oğulları doğdu. Böylece on iki oğlu oldu. Kırk sene kadar dayısının yanında kalan ve ona hizmet eden Yâkûb aleyhisselâma Allahü teâlâdan vahy gelip Ken'an diyârı ahâlisinine peygamber olarak vâzifelendirildiği bildirildi. Dayısından izin alarak hanımları, oğulları ve kendisine tâbi olanlarla birlikte Harran'dan ayrılıp Ken'an diyârına geldi ve oraya yerleşti. Kendisi ve oğulları için evler yapğtırdı. Bu sırada Yûsuf ve Bünyamin adlı oğullarının annesi olan Râhil vefât etti. Yâkûb aleyhisselâm insanları Hak dine ve tek olan Allahü teâlâya inanmaya ve o'na ibâdet etmeye dâvet etti. Ken'an diyârı ahâlisinden çok kimse ona imân etti. Ken'an diyârını idâre eden Şüceym bin Dâran isimli kral, Yâkûb aleyhisselâma karşı çıktıysa da başarılı olamadı. Yâkûb aleyhisselâm anneleri vefât etmiş olan oğulları Bünyamin ve hazret-i Yûsuf'u diğer oğullarından çok seviyordu. Çünkü bu ikisi anne şefkâtinden mahrûm kalmışlardı. Yâkûb aleyhisselâmın özellikle hazret-i Yûsuf'a karşı aşırı muhabbeti olduğu için onu bütün oğullarından üstün tutuyor ve yanından ayırmıyordu. Hazret-i Yûsuf yedi yaşındayken rüyâsında on bir yıldız, ay ve güneşin kendisine secde ettiklerini gördü. Bu rüyâsını babasına anlattı. Rüyâ tâbirini iyi bilen Yâkûb aleyhisselâm oğluna ileride büyük nimetlere kavuşacağını ve kendisine peygamberlik verileceğini söyleyerek rüyâsını kardeşlerine anlatmamasını tavsiye etti. Yâkûb aleyhisselâmın oğlu Yûsuf'a karşı aşırı muhabbet göstermesini kıskanan diğer oğulları ona hased ettiler. Hazret-i Yûsuf'u berâberce tuzak kurup onu öldürmek istediler. Babalarından korktukları için de ne şekilde kötülük yapacklarını tesbit edemediler. Daha sonra kendi aralarında konuşup Yûsuf aleyhisselâmı yol üzerindeki bir kuyuya atmayı kararlaştırdılar. Yûsuf aleyhisselâmı babalarından alıp, berâberlerinde götürebilmek için hileye başvurdular. Yûsuf aleyhisselâmı alıp kıra götürdüler ve kervanların geçtiği yolun kenârındaki bir kuyuya attılar. Sırtındaki gömleğini çıkarıp kestikleri bir hayvanın kanıyla boyadılar. Akşam olunca da kanlı gömleği babalarına getirip; "Biz kırda yarış ederken, Yûsuf'u eşyâlarımızın yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş. " dediler. Yâkûb aleyhisselâm kana bulanmış fakat hiç yırtık ve çizgi bile olmayan gömleğe bakıp oğlu Yûsuf'u kurt yemediğini ve onun hayatta olduğunu anladı. Diğer oğullarına o kurdun Yûsufuma karşı şefkâti sizden fazlaymış. Vallahi bugüne kadar bu kurt gibi yumuşak huylu bir kurt görmedim. Oğlumu yemiş de sırtından gömleğini bile yırtmamış. Bu söyledikleriniz yalandır. Yûsuf'a ne ettinizse siz ettiniz. Fakat elimden ne gelir. Benim için sabr etmekten güzel bir şey yoktur. " dedi. İçli içli ağlayıp, kalbini Allahü teâlâya bağladı ve oturdu. Yûsuf aleyhisselâmın ayrılığından dolayı üzülüyor, fakat bu üzüntüsünü kimseye bildirmiyor, hâlinden de kimseye şikâyette bulunmuyor, oğluna kavuşacağı günü hasretle bekliyordu. Hasret ve üzüntüsü sebebiyle ağlamasından dolayı gözlerine ak inmiş göremez olmuştu. Atıldığı kuyudan bir kervancı tarafından çıkarılan ve Mısır'a götürülerek bir köle diye satılan Yûsuf aleyhisselâm, Mısır Mâliye Nâzırı tarafından satın alındı. Mâliye Nâzırının sarayında özel olarak büyütülen Yûsuf aleyhisselâm, Nâzırın ölümünden sonra Mâliye Nâzırı oldu. Aldığı ekonomik tedbirler sâyesinde, yedi sene müddetle devâm eden kıtlık esnâsında Mısır halkının rahat va refâh içinde yaşamasını sağladı. Yâkûb aleyhisselâm Bünyamin dışındaki oğullarını buğday ve erzak almak üzere Mısır'a gönderdi. Yûsuf aleyhiselâm onları tanıdı ve ikrâmlarda bulunarak erzak verdirdi. İkinci defâ gelişlerinde kardeşleri Bünyamin'i de getirmelerini söyledi. Onlar da ikinci gelişlerinde Bünyamin'i getirdiler. Kendi anne-baba bir kardeşi olan Bünyamin'i bür tedbirle yanında alıkoydu. Yâkûb aleyhisselâmın oğulları üçüncü defâ Mısır'a gidince Yûsuf aleyhisselâmın kendini onlara tanıttı. Gömleğini babası Yâkûb aleyhisselâma gönderdi. Babasına ve bütün akrâbalarını da Mısır'a dâvet etti. Yâkûb aleyhisselâm gömleği yüzüne gözüne sürünce gözleri açıldı. Yâkûb aleyhisselâm oğlunun dâveti üzerine bütün akrâbasını alarak Mısır'a gidip oğlu Yûsuf aleyhisselâma kavuştu. Yûsuf aleyhisselâm babasına ve yanındakilere büyük ikrâmlarda bulundu. Kardeşlerini affettiğini bildirdi. Yâkûb aleyhisselâm oğlu hazret-i Yûsuf'a kavuştuktan sonra oğullarıyla birlikte on seneden fazla Mısır'da yaşadı. İyice ihtiyarlayınca oğullarını başına toplayıp, vasiyette bulundu. Oğullarından, tek olan Allahü teâlâya ibâdet edeceklerine dâir söz aldıktan sonra vefât etti. Oğulları cenâze namazını kıldılar. Vasiyeti üzerine Kudüs yakınlarındaki Halil-zr- Rahmân'da bulunan babsı İshak aleyhisselâmın yanına defnedildi. Rivâyete göre burada dört kabir vardır. Bunlar İbrâhim aleyhisselâma, İshâk aleyhisselâma, Sâre validemize ve Yâkûb aleyhisselâma âittir. Yâkûb aleyhisselâm Allahü teâlânın seçtiği, kendi zamânında yaşayan insanların sûret (görünüş) ve siret (huy ve yaşayış) yönünden en üstünüydü. Buğday benizli, uzun boylu, nâzik yapılı bir bedene sâhipti. Babası, İshâk aleyhisselâm gibi halim selim, yumuşak huylu, doğru sözlü, kerim ve cömertti. Kur'ân-ı kerimde Yâkûb aleyhisselâmın, dinde kuvvetli olduğu, ihlâs sâhibi olduğu, sâlihlerden olduğu, seçkin ve hayırlıkimselerden olduğu ve rüyâ tâbirini iyi bildiği açıklanmıştır. Yâkûb aleyhisselâmın beş çeşit mûcizesi vardı: Mucizeleri: 1-Duâsı bereketiyle bir koyunun karnından dört kuzu doğmuştu. Bir kavim gelip, Ey Allah'ın peygamberi, geçen sene koyunlarımız hiç doğurmadı. Cenâb-ı Hakka duâ ediniz, hem bu seneki, hem degeçen sene kikuzuları birden versim, diye ricâ ettiler. Yâkûb aleyhisselâm duâ edince, her bir koyundan dörder tâne doğmak sûretiyle koyunları çoğaldı. 2- Sesi sürekli olup, üç konaklık yerden bile duyulurdu. Düşman askerine bağırdığı zaman korkularından hep kaçarlardı. 3-Hazret-i Yâkûb'un attığı şey, pek uzaklara giderdi. Oğullarını Amâlika kavmiyle muhârebeye gönderince, muhâbere esnâsında Yehûda adlıoğlunun, süngü ve mızrakla silâhı parçalanmıştı. Yehûda, silâhım kırıldı babacığım, bir silâh gönderiniz, diye seslendiği anda, hazret-i Yâkûb işitip, bir dağ başındanönceki gibi bir silâh attı ve seslendi. Yehûda sesini işitip, silâhı aldı ve hemen düşmana saldırdı ve gâlip geldi. Halbuki aralarında 360km'lik mesâfe vardı. 4-Yâkûb aleyhisselâmın duâsı bereketiyle büyük ve küçük dağlar yerlerinden kalkmışlardır. Ken'an ahâlisini dine dâvet ettiği vakit, orada bulunup, yörenin iki tarafını darlaştıran dağların başka yere naklolunmasıyla, yerlerinin geniş bir saha olmasını istemişlerdi. Yâkûb aleyhisselâm duâ edince, murâdları hâsıl olup, yerleri geniş ve düzlük olup havası da gâyet güzel olarak Hicaz'da en güzel yer olarak tanınmıştır. 5-Ken'an ahâlisini imâna davet ettiği vakit, oturdukları yerlerde bulunan dağlık ve taşlık yerlerin, bütün tepe vetaşların toprak olmasını teklif etmişlerdi. Yâkûb aleyhisselâm duâ edince, diledilkeri gibi olmuştur. Yâkûb aleyhisselâmın en büyüğü Rabil olmak üzere Şem'un, Lâvi, Yehûda, Zablun (Yâlun), İsâhar, Dân, Neftâli, Âşir, Cad, Yûsuf ve Bünyamin adlı on iki oğlu vardı. İsrâiloğulları bu on iki oğlunun neslinden çoğalmışlardır. Yûsuf aleyhisselâmdan sonra akılca en üstün olan Yehû danın neslinden Dâvûd aleyhisselâm ve Beni İsrâil (İsrâiloğulları) hükümdarları gelmiştir. Bu sebeble İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerin çoğu da Yûsuf aleyhisselâmın neslindendir. Kur'ân-ı kerimde zikr edilen Tâlût da Bünyamin'in neslindendir. Kur'ân-ı kerimde Yûsuf sûresinde ve Bakara sûresi 132, 133, 140; Âli imrân sûresi 84, 93; Nisâ sûresi 163; En'âm sûresi 84; Hûd sûresi 71; Meryem sûresi6, 49, 58'inci âyetlerinde Yâkûb aleyhisselâmdan ve faziletlerinden bahsedilmektedir.

 
HZ. YAKUP’UN HAYATI (AS) VE MUCİZELERİ
 
Kur'ân'da adı geçen peygamberlerden bırı.
 
Ya'kûb (a.s)'ın soyu, ıshâk (a.s) vasıtasıyle ıbrahım (a.s)'a dayanmaktadır. O, ıshak (a.s)'ın ve ıshak (a.s) da ıbrahım (a.s)'ın ogludur. Annesının adı Refaka'dır. Kardesı Ays ıle beraber, ıkız olarak dogmustur. Kardesının ardından dogdugu ıçın ona Ya'kûb denmıstır.
 
Ya'kûb (a.s)'ın dıger bır adı da ısraıl'dır. Kardesı Ays'tan kaçarak dayısının yanına gıderken gündüzlerı saklanmıs ve gecelerı yürümüstür. Bundan dolayı kendısıne ısrâıl denmıstır. Kelıme olarak ısrâıl geceleyın (Allah'a) yürüyen demektır (et-Taberî, Tarıh, Mısır 1326, I,162 vd.).
 
Ya'kûb (a.s)'ın dogumu ve peygamberlıgı daha önceden müjdelenmıstı. Onun bu durumu Kur'ân'da söyle haber verılmıstır:
 
Bız ona (ıbrahım (a.s)'ın hanımına) ıshâk'ı müjdeledık. ıshâk'ın ardından da (torunu) Yaküb'u"(Hûd, 11/71).
 
Bu âyette aynı zamanda, Yakûb (a.s)'ın yukarıda sunulan soyu da dıle getırılmıstır.
 
Ya'kûb (a.s), önce dayısı Lebân'ın büyük kızı Leyya ıle ve ondan sonra ad küçük kızı Râhıl ıle evlenmıstır. Leyya'dan Rabıl, Yehuza, sem'ûn ve Lavı adındakı ogulları dogmustur. Râhıl'den de Yûsuf ve Bünyamın dünyaya gelmıstır. Ya'kflb (a.s)'ın dıger ıkı hanımından altı oglu daha vardı. Toplam on ıkı erkek evlada sahıptı (ıbn Kuteybe, Kılabu'l-Meârıf, Beyrut 1970,19; ıbn Haldun, Tarıh, Beyrut, 1971, I, 39).
 
Kur'ân'ın bırçok yerınde Ya'kûb (a.s)'ın peygamberlıgınden ve çesıtlı fazıletlerınden bahsedılmektedır. Onun peygamberlıgını dıle getıren bazı âyetlerın meâlı söyledır:
 
Nıhayet (ıbrahım) onlardan ve Allah'ın dısında taptıkları seylerden uzaklasıp bır tarafa çekıldıgı zaman, bız ona ıshâk'ı ve Ya'kub'u bagısladık ve her bırını peygamber yaptık. Onlara rahmetımızden bagısta bulunduk ve kendılerıne güzel ve üstün bır san, söhret nasıp ettık" (Meryem, 19/49, 50).
 
"Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettıgımız gıbı, sona da vahyettık. Nıtekım ıbrahım'e, ısmaıl'e, ıshak'a, Yakub'a, torunlarına, ısâ'ya, Eyyüb'e, Yûnus'a, Harun'a, Süleyman'a da vahyetmıs ve Davud'a da Zebur'u vermıstık" (en-Nısâ, 4/163).
 
Ya'kub (a.s)'ın kuvvetlı, basıretlı ve halıs (samımı) bır kısılıge sahıp oldugunu anlatan bazı âyetlerın meâlı de söyledır:
 
Kuvvetlı ve basıretlı kullarımız ıbrahım'ı, ıshâk'ı ve Ya'kûb'u da an. Bız onları ahıret yurdunu düsünme özelıgıyle temızleyıp, kendımıze hâlıs kul yaptık" (Sâd, 38/45, 46).
 
O, dıger peygamberler gıbı Allah'ın hıdâyetıne erdırılen ve güzel davranan yüce bır kısı ıdı. Kur'ân'da bu hususta söyle buyurulmaktadır:
 
"Bız ona (ıbrahîm'e) ıshâk'ı ve ıshâk'ın oglu Ya'kûb'u da hedıye ettık. Hepsıne de dogru yolu gösterdık. Nıtekım daha önce Nûh'a ve onun soyundan Dâvud'a, Süleyman'a, Eyyûb'e Yûsuf â Musa'ya ve Harûnâda yol göstermıstık. Bız güzel davrananlara böyle karsılık verırız" (el-En'âm, 6/84)
 
Bır de Ya'kub (a.s) rüya tabır etmeyı de bılırdı. Yüce Allah Kur'ân-ı Kerîm'de bu hususu söyle haber vermıstır:
 
"Hanı bır zaman Yûsuf babasına: Babacıgım, ben (rüy'a) on bır yıldız, günesı ve ayı gördüm. Bunları hepsının bana secde ettıklerını gördüm, demıstı. (Babası Ya'kub ona söyle demstı): Yavrum, rü'yanı kardeslerıne anlatma, sonra sana bır tuzak kurarlar. Çünkü seytan, ınsana apaçık bır düsmandır! Böylece Rabb'ın senı seçecek ve sana rü'yada görülen olayların yorumunu (veya Allah'ın kıtabının ve peygamberlerın sünnetlerının ıncelıklerını) ögretecek. Sana ve Ya'kûb soyuna nımetını tamlayacaktır. Nasıl kı ataların ıbrahım'e, ve ıshâk'a da nımetını tamamlamıstı. süphesız Rabb'ın bılendır, hıkmet sahıbıdır" (Yûsuf, 12/4, 5, 6).
 
Ya'kûb (a.s) bıtmeyen tükenmeyen güzel bır sabra sahıptı. O, sabrıyla ve ümıdıyle örnek bır peygamberdı. Kendısı, evlad acısı ve evlad ıhanetıyle ımtıhan edıldı. Kur'ân'da, onun hayatı, Yûsuf (a.s)'ın hayatı ıle ıç ıçe anlatılmıstır. Ya'kûb (a.s)'ın gözlerının kaybolmasına, saçlarının agarmasına ve belının bükülmesıne sebep olan bu evlad ımtıhanı ve onun örnek sabrı, Kur'ân'da söyle haber verılmıstır:
 
"(Ya'kûb kendısıne hıyanet eden çocuklarına söyle dedı): Herhalde, nefıslerınız sıze bu ısı süsleyerek sızı ona sürükledı. Artık bana güzelce sabretmek kalıyor. Belkı de Allah, onların hepsını bana getırır. Çünkü O, bılendır, herseyı hıkmetle (yerlı yerınce) yapandır. Ve yüzünü onlardan çevırdı de: "Ey Yûsuf üzerındekı tasam (gel, gel tam senın gelme zamanındır)! " dedı ve tasadan gözlerıne ak düstü. (Acısını) yutkunuyor (açıga vurmamaya çalısıyordu). Dedıler kı: "Vallahı sen, Yûsuf'u ana ana hasta olacaksın, yahut öleceksın!" (Ya'kûb aleyhısselâm onlara): "Ben üzüntü ve tasamı yalnız Allah'a sıkayet ederım ve Allah tan sızın bılmedıgınız seylerı bılırım" dedı. (Ondan sonra söyle devam ettı): "Ey ogullarım, gıdın, Yûsuf'u ve kardesını arastırın. Allah'ın rahmetınden ümıt kesmeyın. Zıra, kafır kavımden baskası Allah'ın rahmetınden ümıt kesmez!" (Ya'kûb'un ogulları tekrar Mısır'a Yûsuf'un yanına döndüklerınde dedıler kı: "Ey vezır, bıze ve çocuklarımıza darlık dokundu, degersız bır bır sermaye ıle geldık. Ama sen bızım ıçın tam ölçü ver, bıze tasadduk eyle. Çünkü Allah, tasadduk edenlerı mükafatlandırır." (Yûsuf) dedı: "Sızler cahıl ıken, Yûsuf'a ve kardesıne yaptıgınız(ın kötülügünü) bıldınız mı (bundan tevbe ettınız mı)?" "A, yoksa sen, sen Yûsuf' musun?" dedıler. "Ben Yusuf'um, bu da kardesındır" dedı (ve söyle devam ettı): "Allah bıze lütfettı. (Bızı korudu, yücelttı). Kım (Allah'tan) korkar ve sabrederse, süphesız Allah, ıyılık edenlerın ecrını zayı etmez" "Vallahı, Allah senı bızden üstün kıldı. Dogrusu bız suç ıslemıstık! dedıler (Yûsuf onlara): "Bu gün sızı kınama yok. Allah sızı bagıslar. O, merhametlılerın merhametlısıdır. sımdı su gömlegımı götürün, babamın yüzüne koyun da gözü açılsın. Ve bütün aılenızle bırlıkte bana gelın" dedı. Kervan (Mısır'dan) ayrılıp yola koyulunca, babaları, (yanında bulunanlara): "Eger bana bunak demezsenız, (ınanın kı) ben Yûsuf'un kokusunu duyuyorum"dedı. "Vallahı sen hâlâ eskı saskınlıgın ıçındesın" dedıler. Müjdecı gelıp de (Yûsuf'un gömlegını) (Ya'kûb)'un yüzüne koyunca, derhal (gözü açıldı), görür oldu. "Sıze demedım mı ben, Allah'tan sızın bılmedıgınız seylerı bılırım?" dedı. (Ogulları): "Ey babamız, bızım ıçın günahlarımızın bagıslanmasını dıle. Gerçekten bız günah ısledık"dedıler. (Ya'kub onlara): "Sızın ıçın Rabb'ıme ıstıgfar edecegım. süphesız O, bagıslayan, esırgeyendır"dedı. (Hep beraber Mısır'a hareket ettıler.) Nıhâyet Yûsuf'un yanına vardıklarında, (Yûsuf) ana-babasını kendısıne çekıp kucakladı ve: Âllah'ın dılegıyle, güven ıçınde Mısır'a gırın!"dedı. Anasını babasını tahtı üstüne çıkardı ve hepsı onun ıçın secdeye kapandılar (ona kavustukları ıçın Allah â sükür secdesı yaptılar veya onun önünde saygı ıle egıldıler. Yûsuf: "Babacıgım, ıste bu, önceden (gördügüm) rüyanın yorumudur. Rabb'ım onu gerçek yaptı. Bana ıyılık ettı. Zîra seytan, benımle kardeslerım arasına fıtne soktuktan sonra, O, benı zındandan çıkardı. Sızı de çölden getırdı. Gerçekten Rabb'ım, dıledıgı seyı çok ınce düzenler. O (her tedbırı) bılen, her seyı yerlı yerınce yapandır" dedı. "(Yûsuf, 12/83-100).
 
Bu âyetlerde de ıfade edıldıgı gıbı, Ya'kûb (a.s)'ın çocukları, netıcede yaptıklarına pısman oldular. Babalarından ve kardeslerı Yûsuf (a.s)'dan özür dıledıler. Babaları Ya'kûb (a.s) ve kardeslerı Yusuf (a.s) onları bagısladılar ve onlar ıçın Allah'a yalvarıp dua ettıler. Cebrâıl (a.s), Ya'kûb (a.s)'a gelerek, çocukları ıçın yaptıgı duasının kabul edıldıgını ve çocuklarının Allah tarafından bagıslandıklarını müjdeledı (es-Salebî, el-Araıs, Mısır 1951,140 vd.).
 
Yak'ub (a.s) da dıger peygamberler gıbı ınsanları Allah'a ınanmaya ve O'na ıbadet etmeye çagırdı. Kendısı bu yolda fevkalade örnek bır hayat yasadı.
 
Kur'ân-ı Kerîm'de bıldırıldıgı gıbı, Yakub (a.s), ıbrâhım (a.s)'ın yaptıgı gıbı, ruhunu teslım etmeden önce, çocuklarına vasıyette bulundu: "O zaman (Yâ'kûb), ogullarına; "Benden sonra neye kulluk edeceksınız?" demıstı. (Onlar da): "Senın Rabb'ın ve ataların ıbrâhım, ısmâıl ve ıshâk'ın Rabb'ı olan tek Allah'a kulluk edecegız. Bız O'na teslım olanlarız" dedıler" (el-Bakara, 2/133).
 
Nureddın TURGAY
 
Kaynak: Samıl Islam ansıklopedısı


Yakub Aleyhisselamın Hayatı - Yakub Peygamberin Hayatı ve Mucizeleri

Ken’an diyârında, yâni Fenike denilen Sayda, Sûr ve Beyrut ile Filistin ve Sûriye’nin bir kısmından ibâret olan bölgede yaşayan insanlara gönderilen peygamber. İsmi Yakub olup İbrânicede Saffetullah, yâni “Allahü teâlânın sâf ve temiz kıldığı kul” mânâsına gelmektedir. Diğer adı İsrail olup “Allah’ın kulu” mânâsına gelmektedir. İbrahim aleyhisselamın küçük oğlu olan İshak aleyhisselamın oğludur.

Yakub aleyhisselamın on iki oğlu vardı. Bu yüzden, onun on iki oğlunun torunlarına Benî İsrail, yâni İsrailoğulları denilmiştir. Oğullarından her birinin sülâlesine “Sıbt”, hepsine birden torunlar mânâsına gelen “Esbât” denir. Sonradan Yahudi adı verilmiştir. Yakub aleyhisselamın neslinden birçok peygamber geldi: Musa, Harun, Davud, Süleyman, Zekeriyya, Yahya ve İsa aleyhimüsselâm bunlardandır.

Yakub aleyhisselam Şam’da veya Medyen’de doğdu. Onun Iys isminde bir kardeşi vardı. Çocukluğu babasının yanında geçti. Babası İshak aleyhisselam, Yakub aleyhisselam için; “Yâ Rabbî! Neslimden peygamber geleceğini buyurmuştun. O vâdini bu oğlumdan zuhûr ettir.” diye dua etti. Onun soyundan nice peygamberler göndermesi için Allahü teâlâya niyâzda bulundu.

Yakub aleyhisselam babasının vefatından sonra annesinin tavsiyesi üzerine Harran’da bulunan dayısının yanına gitti. Orada uzun müddet kaldı. Dayısının büyük kızı Leya ile evlendi. Bu evlilikten Rabil, Şemun, Lâvi, Yehûda, İsâhar ve Zablûn adlı oğulları ile Dînar isimli kızı doğdu. İbrahim aleyhisselamın bildirdiği dinde iki kız kardeşle evlenmek câiz olduğundan ilk evliliğinden yedi sene sonra dayısının küçük kızı Râhil ile de evlendi. Bu hanımından da Bünyamin ve Yusuf adlı iki oğlu oldu. Belhe ve Zülfâ adlı iki câriyesi vardı. Belhe adlı câriyeden Dân ve Neftâle, Zülfâ adlı câriyesinden de Câd ve Âşir adlı oğulları doğdu. Böylece on iki oğlu oldu.

Kırk sene kadar dayısının yanında kalan ve ona hizmet eden Yakub aleyhisselama Allahü teâlâdan Vahy gelip Ken’an diyârı ahâlisine peygamber olarak vâzifelendirildiği bildirildi. Dayısından izin alarak hanımları, oğulları ve kendisine tâbi olanlarla birlikte Harran’dan ayrılıp Ken’an diyârına geldi ve oraya yerleşti. Kendisi ve oğulları için evler yaptırdı. Bu sırada Yusuf ve Bünyamin adlı oğullarının annesi olan Râhil vefat etti.

Yakub aleyhisselam insanları Hak dîne ve tek olan Allahü teâlâya inanmaya ve O’na ibâdet etmeye dâvet etti. Ken’an diyârı ahâlisinden çok kimse ona îmân etti. Ken’an diyârını idâre eden Şüceym bin Dâran isimli kral, Yakub aleyhisselama karşı çıktıysa da başarılı olamadı.

Yakub aleyhisselam anneleri vefat etmiş olan oğulları Bünyamin ve hazret-i Yusuf’u diğer oğullarından çok seviyordu. Çünkü bu ikisi anne şefkâtinden mahrûm kalmışlardı. Yakub aleyhisselamın özellikle hazret-i Yusuf’a karşı aşırı muhabbeti olduğu için onu bütün oğullarından üstün tutuyor ve yanından ayırmıyordu. Hazret-i Yusuf yedi yaşındayken rüyâsında on bir yıldız, ay ve güneşin kendisine secde ettiklerini gördü. Bu rüyâsını babasına anlattı. Rüyâ tâbirini iyi bilen Yakub aleyhisselam oğluna ileride büyük nîmetlere kavuşacağını ve kendisine peygamberlik verileceğini söyleyerek rüyâsını kardeşerine anlatmamasını tavsiye etti.

Yakub aleyhisselamın oğlu Yusuf’a karşı aşırı muhabbet göstermesini kıskanan diğer oğulları onu hased ettiler. Hazret-i Yusuf’a berâberce tuzak kurup onu öldürmek istediler. Babalarından korktukları için de ne şekilde kötülük yapacaklarını tespit edemediler.

Daha sonra kendi aralarında konuşup Yusuf aleyhisselamı yol üzerindeki bir kuyuya atmayı kararlaştırdılar. Yusuf aleyhisselamı babalarından alıp, berâberlerinde götürebilmek için hîleye başvurdular. Yusuf aleyhisselamı alıp kıra götürdüler ve kervanların geçtiği yolun kenârındaki bir kuyuya attılar. Sırtındaki gömleğini çıkarıp kestikleri bir hayvanın kanıyla boyadılar. Akşam olunca da kanlı gömleği babalarına getirip; “Biz kırda yarış ederken, Yusuf’u eşyâlarımızın yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş.” dediler.

Yakub aleyhisselam kana bulanmış fakat hiç yırtık ve çizgi bile olmayan gömleğe bakıp oğlu Yusuf’u kurt yemediğini ve onun hayatta olduğunu anladı. Diğer oğullarına o kurdun Yusuf’uma karşı şefkâti sizden fazlaymış. Vallahi bugüne kadar bu kurt gibi yumuşak huylu bir kurt görmedim. Oğlumu yemiş de sırtından gömleğini bile yırtmamış. Bu söyledikleriniz yalandır. Yusuf’a ne ettinizse siz ettiniz. Fakat elimden ne gelir. Benim için sabr etmekten güzel bir şey yoktur” dedi. İçli içli ağlayıp, kalbini Allahü teâlâya bağladı ve oturdu. Yusuf aleyhisselamın ayrılığından dolayı üzülüyor, fakat bu üzüntüsünü kimseye bildirmiyor, hâlinden de kimseye şikâyette bulunmuyor, oğluna kavuşacağı günü hasretle bekliyordu. Hasret ve üzüntüsü sebebiyle ağlamasından dolayı gözlerine ak inmiş göremez olmuştu.

Atıldığı kuyudan bir kervancı tarafından çıkarılan ve Mısır’a götürülerek bir köle diye satılan Yusuf aleyhisselam, Mısır Mâliye Nâzırı tarafından satın alındı. Mâliye Nâzırının sarayında özel olarak büyütülen Yusuf aleyhisselam, Nâzırın ölümünden sonra Mâliye Nâzırı oldu. Aldığı ekonomik tedbirler sâyesinde, yedi sene müddetle devâm eden kıtlık esnâsında Mısır halkının rahat ve refâh içinde yaşamasını sağladı.

Yakub aleyhisselam Bünyamin dışındaki oğullarını buğday ve erzak almak üzere Mısır’a gönderdi. Yusuf aleyhisselam onları tanıdı ve ikrâmlarda bulunarak erzak verdirdi. İkinci defâ gelişlerinde kardeşleri Bünyamin’i de getirmelerini söyledi. Onlar da ikinci gelişlerinde kardeşleri Bünyamin’i getirdiler. Kendi anne-baba bir kardeşi olan Bünyamin’i bir tedbirle yanında alıkoydu. Yakub aleyhisselamın oğulları üçüncü defâ Mısır’a gidince Yusuf aleyhisselam kendini onlara tanıttı. Gömleğini babası Yakub aleyhisselama gönderdi. Babasını ve bütün akrabâlarını da Mısır’a dâvet etti. Yakub aleyhisselam gömleği yüzüne gözüne sürünce gözleri açıldı.

Yakub aleyhisselam oğlunun dâveti üzerine bütün akrabâsını alarak Mısır’a gidip oğlu Yusuf aleyhisselama kavuştu. Yusuf aleyhisselam babasına ve yanındakilere büyük ikrâmlarda bulundu. Kardeşlerini affettiğini bildirdi. Yakub aleyhisselam oğlu hazret-i Yusuf’a kavuştuktan sonra oğullarıyla birlikte on seneden fazla Mısır’da yaşadı. İyice ihtiyarlayınca oğullarını başına toplayıp, vasiyette bulundu. Oğullarından, tek olan Allahü teâlâya ibâdet edeceklerine dâir söz aldıktan sonra vefat etti. Oğulları cenâze namazını kıldılar. Vasiyeti üzerine Kudüs yakınlarındaki Halîl-ür-Rahmân’da bulunan babası İshak aleyhisselamın yanına defnedildi. Rivâyete göre burada dört kabir vardır. Bunlar İbrahim aleyhisselama, İshak aleyhisselama, Sâre vâlidemize ve Yakub aleyhisselamâ âittir.

Yakub aleyhisselam dedesi İbrahim aleyhisselama gönderilen kitaptaki (sahifelerdeki) emir ve yasakları insanlara tebliğ etti.

Yakub aleyhisselam Allahü teâlânın seçtiği, kendi zamânında yaşayan insanların sûret (görünüş) ve sîret (huy ve yaşayış) yönünden en üstünüydü. Buğday benizli, uzun boylu, nâzik yapılı bir bedene sâhipti. Babası, İshak aleyhisselam gibi halim selîm, yumuşak huylu, doğru sözlü, kerim ve cömertti. Kur’ân-ı kerîmde Yâkub aleyhisselamın, dinde kuvvetli olduğu, ihlâs sâhibi olduğu, sâlihlerden olduğu, bitmeyen güzel bir sabra sâhip olduğu, seçkin ve hayırlı kimselerden olduğu ve rüyâ tâbirini iyi bildiği açıklanmıştır.

Yakub aleyhisselamın beş çeşit mucizesi vardı:
1. Duâsı bereketiyle bir koyunun karnından dört kuzu doğmuştu. Bir kavim gelip, Ey Allah’ın peygamberi, geçen sene koyunlarımız hiç doğurmadı. Cenâb-ı Hakka dua ediniz, hem bu seneki, hem de geçen seneki kuzuları birden versin, diye ricâ ettiler. Yakub aleyhisselam dua edince, her bir koyundan dörder tâne doğmak sûretiyle koyunları çoğaldı.

2. Sesi sürekli olup, üç konaklık yerden bile duyulurdu. Düşman askerine bağırdığı zaman korkularından hep kaçarlardı.

3. Hazret-i Yakub’un attığı şey, pek uzaklara giderdi. Oğullarını Amâlika kavmiyle muhârebeye gönderince, muhârebe esnâsında Yehûda adlı oğlunun, süngü ve mızrakla silâhı parçalanmıştı. Yehûda, silâhım kırıldı babacığım, bir silâh gönderiniz, diye seslendiği anda, hazret-i Yakub işitip, bir dağ başından önceki gibi bir silâh attı ve seslendi. Yehûda sesini işitip, silâhı aldı ve hemen düşmana saldırdı ve gâlib geldi. Halbuki aralarında 360 km’lik mesâfe vardı.

4. Yakub aleyhisselamın duası bereketiyle büyük ve küçük dağlar yerlerinden kalkmışlardır. Ken’an ahâlisini dîne dâvet ettiği vakit, orada bulunup, yörenin iki tarafını darlaştıran dağların başka yere naklolunmasıyla, yerlerinin geniş bir saha olmasını istemişlerdi. Yakub aleyhisselam dua edince, murâdları hâsıl olup, yerleri geniş ve düzlük olup havası da gâyet güzel olarak Hicaz’da en güzel yer olarak tanınmıştır.

5. Ken’an ahâlisini îmâna dâvet ettiği vakit, oturdukları yerlerde bulunan dağlık ve taşlık yerlerin, bütün tepe ve taşların toprak olmasını teklif etmişlerdi. Yakub aleyhisselam dua edince, diledikleri gibi olmuştur.

Yakub aleyhisselamın en büyüğü Rabil olmak üzere Şem’un, Lâvî, Yehûda, Zablun (Yâlun), İsâhar, Dân, Neftâli, Âşir, Cad, Yusuf ve Bünyamin adlı on iki oğlu vardı. İsrailoğulları bu on iki oğlunun neslinden çoğalmışlardır. Yusuf aleyhisselamdan sonra akılca en üstün olan Yehûdânın neslinden Davud aleyhisselam ve Benî İsrail (İsrailoğulları) hükümdarları gelmiştir. Bu sebeple İsrailoğullarına genel olarak Yahudi de denilmiştir. İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerin çoğu da Yusuf aleyhisselamın neslindendir. Kur’ân-ı kerîmde zikr edilen Talut da Bünyamin’in neslindendir.

Kur’ân-ı kerîmde Yusuf sûresinde ve Bakara sûresi 132, 133, 140; Âl-i İmrân sûresi 84-93; Nisâ sûresi 163; En’âm sûresi 84; Hûd sûresi 71; Meryem sûresi 6, 49, 58’inci âyetlerinde Yakub aleyhisselamdan ve fazîletlerinden bahsedilmektedir.
 


Hz. YA'KUB (a.s) Hayatı ve Mucizeleri

Kur'an'da adı geçen peygamberlerden biri. Ya'kûb (a.s)'ın soyu, İshak (a.s) vasıtasıyle İbrahim (a.s)'a dayanmaktadır. O, İshak (a.s)'ın ve İshak (a.s) da İbrahim (a.s)'ın oğludur. Annesinin adı Refaka'dır. Kardeşi Ays ile beraber, ikiz olarak doğmuştur. Kardeşinin ardından doğduğu için ona Ya'kûb denmiştir.
Ya'kûb (a.s)'ın diğer bir adı da İsrail'dir. Kardeşi Ays'tan kaçarak dayısının yanına giderken gündüzleri saklanmış ve geceleri yürümüştür. Bundan dolayı kendisine İsrail denmiştir. Kelime olarak İsrail geceleyin (Allah'a) yürüyen demektir (et-Taberî, Tarih, Mısır 1326,1,162 vd.).
Ya'kûb (a.s)'ın doğumu ve peygamberliği daha önceden müjdelenmişti. Onun bu durumu Kur'an'da şöyle haber verilmiştir:
Biz ona (İbrahim (a.s)'ın hanımına) İshak'ı müjdeledik, İshak'ın ardından da (torunu) Yakûb'u" (Hûd, 11/71).
Bu ayette aynı zamanda, Yakûb (a.s)'ın yukarıda sunulan soyu da dile getirilmiştir.
Ya'kûb (a.s), önce dayısı Leban'ın büyük kızı Leyya ile ve ondan sonra ad küçük kızı Rahil ile evlenmiştir. Leyya'dan Rabil, Yehuza, Şem'ûn ve Lavi adındaki oğulları doğmuştur. Rahil'den de Yusuf ve Bünyamin dünyaya gelmiştir. Ya'kûb (a.s)'ın diğer iki hanımından altı oğlu daha vardı. Toplam on ki erkek evlada sahipti (İbn Kuteybe, Kilabu'l-Mearif, Beyrut 1970,19; İbn Haldun, Tarih, Beyrut, 1971, l, 39).
Kur'an'ın birçok yerinde Ya'kûb (a.s)'ın peygamberliğinden ve çeşitli faziletlerinden bahsedilmektedir. Onun peygamberliğini dile getiren bazı ayetlerin meali şöyledir:
Nihayet (İbrahim) onlardan ve Allah'ın dışında taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman, biz ona İshak'ı ve Ya'kub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve kendilerine güzel ve üstün bir şan, şöhret nasip ettik" (Meryem, 19/49, 50).
"Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. Nitekim İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'e, Yûnus'a, Harun'a, Süleyman'a da vahyetmiş ve Davud'a da Zebur'u vermiştik" (en-Nisa, 4/163).
Ya'kûb (a.s)'ın kuvvetli, basiretli ve halis (samimi) bir kişiliğe sahip olduğunu anlatan bazı ayetlerin meali de şöyledir:
Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Ya'kub'u da an. Biz onları ahiret yurdunu düşünme özeliğiyle temizleyip, kendimize halis kul yaptık" (Sâd, 38/45, 46).
O, diğer peygamberler gibi Allah'ın hidayetine erdirilen ve güzel davranan yüce bir kişi idi. Kur'an'da bu hususta şöyle buyurulmaktadır:
"Biz ona (İbrahîm'e) İshak'ı ve İshak'ın oğlu Ya'kub'u da hediye ettik. Hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nûh'a ve onun soyundan Davud'a, Süleyman'a, Eyyûb'e Yûsuf'a Musa'ya ve Harûna da yol göstermiştik. Biz güzel davrananlara böyle karşılık veririz" (el-En'am, 6/84)
Bir de Ya'kûb (a.s) rüya tabir etmeyi de bilirdi. Yüce Allah Kur'an-ı Kerîm'de bu hususu şöyle haber vermiştir:
"Hani bir zaman Yusuf babasına: Babacığım, ben (rüy'a) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Bunların hepsinin bana secde ettiklerini gördüm, demişti. (Babası Ya'kûb ona şöyle demişti): Yavrum, rü'yanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insana apaçık bir düşmandır! Böylece Rabb'in seni seçecek ve sana rü'yada görülen olayların yorumunu (veya Allah'ın kitabının ve peygamberlerin sünnetlerinin inceliklerini) öğretecek, Sana ve Ya'kûb soyuna nimetini tamamlayacaktır. Nasıl ki ataların İbrahim'e, ve İshak'a da nimetini tamamlamıştı. Şüphesiz Rabb'in bilendir, hikmet sahibidir" (Yusuf, 12/4, 5, 6).
Ya'kûb (a.s) bitmeyen tükenmeyen güzel bir sabra sahipti. O, sabrıyla ve ümidiyle örnek bir peygamberdi. Kendisi, evlad acısı ve evlad ihanetiyle imtihan edildi. Kur'an'da, onun hayatı, Yusuf (a.s)'ın hayatı ile iç içe anlatılmıştır. Ya'kûb (a.s)'ın gözlerinin kaybolmasına, saçlarının ağarmasına ve belinin bükülmesine sebep olan bu evlad imtihanı ve onun örnek sabrı, Kur'an'da şöyle haber verilmiştir:
"(Ya'kûb kendisine hıyanet eden çocuklarına şöyle dedi): Herhalde, nefisleriniz size bu işi süsleyerek sizi ona sürükledi. Artık bana güzelce sabretmek kalıyor. Belki de Allah, onların hepsini bana getirir. Çünkü O, bilendir, herşeyi hikmetle (yerli yerince) yapandır. Ve yüzünü onlardan çevirdi de: "Ey Yûsuf üzerindeki tasam (gel, gel tam senin gelme zamanındır) dedi ve tasadan gözlerine ak düştü. (Acısını) yutkunuyor (açığa vurmamaya çalışıyordu). Dediler ki: "Vallahi sen, Yusuf'u ana ana hasta olacaksın, yahut öleceksin!" (Ya'kûb aleyhisselam onlara): "Ben üzüntü ve tasamı yalnız Allah'a şikayet ederim ve Allah'tan sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim" dedi. (Ondan sonra şöyle devam etti): "Ey oğullarım, gidin, Yusuf'u ve kardeşini araştırın. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Zira, kafir kavimden başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez!" (Ya'kûb'un oğulları tekrar Mısır'a Yusuf'un yanına döndüklerinde dediler ki: "Ey vezir, bize ve çocuklarımıza darlık dokundu, değersiz bir bir sermaye ile geldik. Ama sen bizim için tam ölçü ver, bize tasadduk eyle. Çünkü Allah, tasadduk edenleri mükafatlandırır." (Yusuf) dedi: "Sizler cahil iken, Yusuf'a ve kardeşine yaptığınız(ın kötülüğünü) bildiniz mi (bundan tevbe ettiniz mi)?" "A, yoksa sen, sen Yusuf musun?" dediler. "Ben Yusuf'um, bu da kardeşindir" dedi (ve şöyle devam etti): "Allah bize lütfetti, (Bizi korudu, yüceltti). Kim (Allah'tan) korkar ve sabrederse, Şüphesiz Allah, iyilik edenlerin ecrini zayi etmez" "Vallahi, Allah seni bizden üstün kıldı. Doğrusu biz suç işlemiştik! dediler (Yusuf onlara): "Bu gün sizi kınama yok. Allah sizi bağışlar. O, merhametlilerin merhametlisidir. Şimdi şu gömleğimi götürün, babamın yüzüne koyun da gözü açılsın. Ve bütün ailenizle birlikte bana gelin" dedi. Kervan (Mısır'dan) ayrılıp yola koyulunca, babaları, (yanında bulunanlara): "Eğer bana bunak demezseniz, (inanın ki) ben Yusuf'un kokusunu duyuyorum" dedi. "Vallahi sen hala eski şaşkınlığın içindesin" dediler. Müjdeci gelip de (Yusuf'un gömleğini) (Ya'kûb)'un yüzüne koyunca, derhal (gözü açıldı), görür oldu. "Size demedim mi ben, Allah'tan sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim?" dedi. (Oğulları): "Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını) dile. Gerçekten biz günah ışledik"dediler. (Ya'kûb onlara): "Sizin için Rabb'ime istiğfar edeceğim. Şüphesiz O, bağışlayan, esirgeyendir" dedi. (Hep beraber Mısır'a hareket ettiler.) Nihayet Yusuf'un yanına vardıklarında, (Yusuf) ana-babasını kendisine çekip kucakladı ve: Allah'ın dileğiyle, güven içinde Mısır'a girinl"dedi. Anasını babasını tahtı üstüne çıkardı ve hepsi onun için secdeye kapandılar (ona kavuştukları için Allah'a şükür secdesi yaptılar veya onun önünde saygı ile eğildiler. Yusuf: "Babacığım, işte bu, önceden (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabb'im onu gerçek yaptı. Bana iyilik etti. Zira şeytan, benimle kardeşlerim arasına fitne soktuktan sonra, O, beni zindandan çıkardı. Sizi de çölden getirdi. Gerçekten Rabb'im, dilediği şeyi çok ince düzenler. O (her tedbiri) bilen, her şeyi yerli yerince yapandır" dedi. "(Yusuf, 12/83-100).
Bu ayetlerde de ifade edildiği gibi, Ya'kûb (a.s)'in çocukları, neticede yaptıklarına pişman oldular. Babalarından ve kardeşleri Yusuf (a.s)'dan özür dilediler. Babaları Ya'kûb (a.s) ve kardeşleri Yusuf (a.s) onları bağışladılar ve onlar için Allah'a yalvarıp dua ettiler. Cebrail (a.s), Ya'kûb (a.s)'a gelerek, çocukları için yaptığı duasının kabul edildiğini ve çocuklarının Allah tarafından bağışlandıklarını müjdeledi (es-Salebî, el-Arais, Mısır, 1951, 140 vd.).
Ya'kûb (a.s) da diğer peygamberler gibi insanları Allah'a inanmaya ve O'na ibadet etmeye çağırdı. Kendisi bu yolda fevkalade örnek bir hayat yaşadı.
Kur'an-ı Kerîm'de bildirildiği gibi, Yakub (a.s), İbrahim (a.s)'in yaptığı gibi, ruhunu teslim etmeden önce, çocuklarına vasiyette bulundu: "O zaman (Ya'kûb), oğullarına; "Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?" demişti. (Onlar da): "Senin Rabb'in ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Rabb'ı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz. Biz O'na teslim olanlarız" dediler" (el-Bakara, 2/133).











filistin hz yakub un memleketi, hz yakub, hz yakub hayatı, hz yakub kıssası, hz yakub un babasının ismi nedir, hz yakub un hayatı, hz yakub un memleketi, hz yakubun hayatı, hz yakup, hz yakup as, hz yakup filmi, hz yakup hakkında bilgi, hz yakup hayati, hz yakup hayatı, hz yakup hz yusuf, hz yakup kimdir, hz yakup kısa, hz yakup kıssa, hz yakup kıssaları, hz yakup kıssası, hz yakup lakab, hz yakup lakabi, hz yakup lakabı, hz yakup lakap, hz yakup peygamber, hz yakup peygamberin hayatı, hz yakup un, hz yakup un hayati, hz yakup un hayatı, hz yakup un kıssaları, hz yakup un kıssası, hz yakup un lakabı, hz yakup un lakabı nedir, hz yakup un mucizeleri, hz yakup un ünvanı, hz yakup unvanı, hz yakup ve hz yusuf, hz yakup ve yusuf, hz yakup vikipedi, hz yakup ünvan, hz yakup ünvanı, yakub
Namaz Vakitleri
 
 
16 Eylül 2009'dan itibaren 2731621 ziyaretçi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol