Hz. Hudun Hayati-Hud Aleyhisselamin Hayati ve Mucizeleri
Yemen'de Âd kavmine gönderildi.
HÛD ALEYİSSELÂM HAYATI VE MUCİZELERİ

Yemen'de bulunan Âd kavmine gönderilen peygamber. Nûh aleyhisselâmın oğlu Sâm'ın neslindendirç Bir ismi de Âbir olup, lakabı Nebiyyullahtır. Kur'ân-ı kerimde ismi bildirilen peygamberlerdendir. Yemen'de Aden ile Umman arasında bulunan Ahkâf diyârında doğup yetişti. Çocukluğundan itibaren Allahü teâlâya ibâdet etmekle meşgul oldu. Ara sıra ticâretle de uğraşan hûd aleyhisselâm, gayet şefkâtli ve çok cömertti. Nûh tûfânında sonra torunlarından biri olan Âd, Yemen'de Hadramut civârında Ahkâf denilen yerde yerleşti. Âd'ın neslinden gelen insanlar çoğalarak büyük bir kavim oldular. Bunlara Âd kavmi denildi. Bulunduları belde bereketli bir yerdi. Bağlar, bahçeler her tarafı sarmış ve İrem bağları diye meşhur olmuştu. Oğulları, malları, davarları ve muhteşem sarayları vardı. Güçleri, kuvvetleri, boyları ve cüsseleri ile meşhur olan bu insanlar, servetlerinin ve maddi güçlerinin çokluğuna bakarak azdılarve doğru yoldan, dinlerinden ayrıldılar. Yeryüzünde büyüklük tasladılar. Allahü teâlâyı unuttular ve çeşitli putlara tapmaya başladılar. Ellerindeki maddi imkânlarla etrâfa dehşet salıyorlar, fakirleri ve diğer kabileleri zulümleri altınta inletiyorlardı. Onları köle gibi çalıştırıyorlar, çeşitli işkencelerle öldürüyorlardı. Allahü teâlâ, Âd kavmine doğru yola kavuşturmak için Hûd aleyhisselâmı onlara peygamber gönderdi. bu hususta Kur'ân-ı kerimde meÂlen buyruldu ki: Âd kavmine kardeşleri Hûd'u peygamber olarak gönderdik. Hûd (aleyhisselâm) onlara; "Ey kavmim! Allahü teâlâya ibâdet edin. İbâdet edilecek o'ndan başkası yoktur. Hâlâ o'nun azâbından korkmayacak mısınız?" dedi. (A'râf sûresi: 65) Hûd aleyhisselâm kavmini doğru yola kavuşturmak için tebliğ vazifesine başladı. Onları putlara tapmaktan, zulüm ve günahlardan tövbe ederek vazgeçmeye ve Allahü teâlâya şükür ve ibâdete çağırdı. Fakat Âd kavminin insanları, Hud aleyhisselâmı dinlemeyip, ona karşı kaba ve inkârcı davrandılar. Hûd aleyhisselâm kavminin bu tutumu üzerine; "Eğer doğru yola gelmezseniz, haberiniz olsun, ben size tebliğ vazifemi yapıyorum; Rabbim size acı bir azap gönderir de helâk olursunuz?" buyurdu. Azgın Âd kavmi, Hûd aleyhisselâma; "Mûcize getirmeden putlarımızı terk etmeyiz. " dediler. Hûd aleyhisselâm onlara; "İstediğiniz mûcize nedir?" diye sordu. Onlar da "Rüzgârı istediğin tarafa çevir!" dediler. Hûd aleyhisselâm duâ etti. Allahü teâlâ; "Ne tarafa istersen elinle işâret et!"^buyurdu. O da eliyle işâret edince, rüzgâr istediği istikâmette esmeye başladı. Büyük kayaların toprak olmasını istediler. Hûd aleyhisselâmın duâsı ile bu da oldu. Bu mûcizeleri gördükleri hâlde inanmayıp hırçınlaşarak koyunların yünlerinin de ipek olmasını istediler. Hûd aleyhisselâm duâ etti. koyunların yünü ipek hâline geldi. Âd kavmi, gösterilen mûcizelere rağmen inanmadılar. "Sen bizi putlarımızdan ayırmak için mi geldin? Doğru söylüyorsan, haydi bizi tehdit azâbı getir de görelim!" dediler. Hûd aleyhisselâm kavmini imâna dâvete devâm etti. Pek az kimse imân etti. Kavmi ise hakâret edip kendinden geçinceye kadar dövdü. Kavminin ıslâh olmayacağını anlayan hûd aleyhisselâm: "Yâ Rabbi! Sen herşeyi biliyorsun. Ben onlara peygamberliğimi bildirdim. Ey Rabbim! Onlara, ders almalarına vesile olacak bir musibet ver?" diue bedduâda bulundu. hûd aleyhisselâmın bedduâsını kabul buyuran Allahü teâlâ, Âd kavmine önce kuraklık, kıtlık musibetini verdi. Üç sene müddetle akan pınarlar kurudu. Yeşillikler sarardı, soldu. Meşhûr İrem Bağları yok oldu. İnsanlar bir yudum suya, bir parça ekmeğe muhtaç hâle geldiler. Hayvanlar susuzluktan telef oldular. Devamlı olarak bunaltıcı kuru bir rüzgâr esiyordu. İnsanlar ağızlarını güçlükle açıyor, zor nefes alıyordu. tozdan göz gözü göremiyordu. bu arada Hûd aleyhisselâm kavmini imâna, tövbe ve istiğfâra dâvete devâm ediyordu. Hûd aleyhisselâmın kavmine meâlen şöyle dediği bildirilmektedir: "Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra o'na tövbe edin ki, gökten üzerinize bol bol bereket (ekinleri yetiştirecek yağmur) indirsin ve kuvvetinize kuvvet katarak sizi çoğaltsın. Günahlarınıza ısrar ederek imândan yüz çevirmeyin. " (Hûd sûresi: 52) Hûd aleyhisselâmın bu son dâveti de onların aklını başlarına getirmeye yetmedi. Hûd aleyhisselâma işkenceye ve onu öldürmeye kalkıştılar. Artık onlara azâbın gelmekte olduğu Hûd aleyhisselâma bildirildi. Bir sabah Hûd aleyhisselâm imân edenleri biraraya topladı. Gün ağarırken ufukta siyah bir bulut belirdi. Bunu gören Âd kavmi, işte bize yağmur geliyor, dediler. Hûd aleyhisselâm "Hayır, o can yakıcı azâb veren bir rüzgârdır. Her şeyi yok eder. " dedi. Rüzgâr korkunç bir ses çıkararak vâdiyi kapladı. Son derece hızlı ve soğuk olup, her şeyi saman çöpü gibi savuruyordu. Fussilet sûresi 16. âyet-i kerimesinde, bu rüzgâr "sarsar" (kavurucu rüzgâr); azâb günleride "eyyâm-ı nahisât" olarak geçmektedir. Âd kavmi kasırgadan kurtulmak için tutundukları ağaç ve taşlarla birlikte havaya fırlayarak paramparça oldular. Hepsi ölüp yere serildiler. Daha sonra rüzgâr bunları sürükleyip denize attı. Mal ve mülklerinden hiçbir eser kalmadı, helâk olup gittiler. Âd kavminin helâk oluşu Kur'ân-ı kerimde meâlen şöyle bildirilmektedir: "Nihâyet Hûd'u ve berâberindeki imân edenleri, rahmetimizle kurtardık ve âyetlerimizi tekzib ederek, yalanlayarak imân etmemiş olanların kökünü kestik. " (A'râf sûresi: 72) Hûd aleyhisselâm ve ona imân edenler bu şiddetli kasırgada Allahü teâlâ tarafından muhâfaza edildiler. Kâfirleri helâk eden şiddetli fırtına, onlara serinletici ve rahatlatıcı hafif bir rüzgâr gibi esiyordu. Hûd aleyhisselâm, Âd kavmi helâk olduktan sonra, kendine inananlarla birlikte Mekke-i mükerremeye gitti. Kâbe-i muazzamanın bulunduğu yerde ibâdet ve taatla meşgul oldu ve orada vefât etti. Kabrinin Harem-i şerif( Kâbe-i muazzamanın etrâfındaki mescit) te Hicr denilen yerde bulunduğu rivâyet edilmektedir. Hûd aleyhisselâm ve peygamber olarak gönderildiği Âd kavmiyle ilgili olarak Kur2ân-ı kerimin A'râf, Hûd, Mü'minin, Fussilet, Ahkâf, Zâriyât, Kamer, Hâkka, Şuarâ ve Fecr sûrelerinde bilgi verilmektedir.

Hud Aleyhisselamin Hayatı - Hud Peygamberin Hayatı

Yemen’de bulunan Âd kavmine gönderilen peygamber. Nûh aleyhisselamın oğlu Sâm’ın neslindendir. Bir ismi de Âbir olup, lakabı Nebiyyullahtır. Kur’ân-ı kerîmde ismi bildirilen peygamberlerdendir.

Yemen’de Aden ile Umman arasında bulunan Ahkâf diyârında doğup yetişti. Çocukluğundan îtibâren Allahü teâlâya ibâdet etmekle meşgul oldu. Ara sıra ticâretle de uğraşan Hûd aleyhisselam, gayet şefkâtli ve çok cömertti.

Nûh tûfânından sonra torunlarından biri olan Âd, Yemen’de Hadramut civârında Ahkâf denilen yerde yerleşti. Âd’ın neslinden gelen insanlar çoğalarak büyük bir kavim oldular. Bunlara Âd kavmi denildi. Bulundukları belde bereketli bir yerdi. Bağlar, bahçeler her tarafı sarmış ve İrem Bağları diye meşhur olmuştu. Oğulları, malları, davarları ve muhteşem sarayları vardı. Güçleri, kuvvetleri, boyları ve cüsseleri ile meşhur olan bu insanlar, servetlerinin ve maddî güçlerinin çokluğuna bakarak azdılar ve doğru yoldan, dinlerinden ayrıldılar. Yeryüzünde büyüklük tasladılar. Allahü teâlâyı unuttular ve çeşitli putlara tapmaya başladılar. Ellerindeki maddî imkânlarla etrâfa dehşet salıyorlar, fakîrleri ve diğer kabîleleri zulümleri altında inletiyorlardı. Onları köle gibi çalıştırıyorlar, çeşitli işkencelerle öldürüyorlardı.

Allahü teâlâ, Âd kavmini doğru yola kavuşturmak için Hûd aleyhisselamı onlara peygamber gönderdi. Bu hususta Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Âd kavmine kardeşleri Hûd’u peygamber olarak gönderdik. Hûd (aleyhisselam) onlara; “Ey kavmim! Allahü teâlâya ibâdet edin. İbâdet edilecek O’ndan başkası yoktur. Hâlâ O’nun azâbından korkmayacak mısınız?” dedi. (A’râf sûresi: 65).

Hûd aleyhisselam kavmini doğru yola kavuşturmak için tebliğ vazîfesine başladı. Onları putlara tapmaktan, zulum ve günahlardan tövbe ederek vazgeçmeye ve Allahü teâlâya şükür ve ibâdete çağırdı. Fakat Âd kavminin insanları, Hûd aleyhisselamı dinlemeyip, ona karşı kaba ve inkârcı davrandılar.

Hûd aleyhisselam kavminin bu tutumu üzerine; “Eğer doğru yola gelmezseniz, haberiniz olsun, ben size tebliğ vazîfemi yapıyorum; Rabbim size acı bir azap gönderir de helâk olursunuz?” buyurdu. Azgın Âd kavmi, Hûd aleyhisselama; “Mucize getirmeden putlarımızı terk etmeyiz.” dediler. Hûd aleyhisselam onlara; “İstediğiniz mucize nedir?” diye sordu. Onlar da “Rüzgârı istediğin tarafa çevir!” dediler. Hûd aleyhisselam dua etti. Allahü teâlâ; “Ne tarafa istersen elinle işâret et!” buyurdu. O da eliyle işâret edince, rüzgâr istediği istikâmette esmeye başladı. Büyük kayaların toprak olmasını istediler. Hûd aleyhisselamın duası ile bu da oldu. Bu mucizeleri gördükleri hâlde inanmayıp hırçınlaşarak koyunların yünlerinin de ipek olmasını istediler. Hûd aleyhisselam dua etti. Koyunların yünü ipek hâline geldi.

Âd kavmi, gösterilen mucizelere rağmen inanmadılar. “Sen bizi putlarımızdan ayırmak için mi geldin? Doğru söylüyorsan, haydi bizi tehdit ettiğin azâbı getir de görelim!” dediler.

Hûd aleyhisselam kavmini îmâna dâvete devâm etti. Pek az kimse îmân etti. Kavmi ise hakâret edip kendinden geçinceye kadar dövdü. Kavminin ıslâh olmayacağını anlayan Hûd aleyhisselam; “Ya Rabbî! Sen her şeyi biliyorsun. Ben onlara peygamberliğimi bildirdim. Ey Rabbim! Onlara, ders almalarına vesîle olacak bir musîbet ver?” diye bedduada bulundu. Hûd aleyhisselamın bedduasını kabul buyuran Allahü teâlâ, Âd kavmine önce kuraklık, kıtlık musîbetini verdi. Üç sene müddetle akan pınarlar kurudu. Yeşillikler sarardı, soldu. Meşhûr İrem Bağları yok oldu. İnsanlar bir yudum suya, bir parça ekmeğe muhtaç hâle geldiler. Hayvanlar susuzluktan telef oldular. Devamlı olarak bunaltıcı kuru bir rüzgâr esiyordu. İnsanlar ağızlarını güçlükle açıyor, zor nefes alıyordu. Tozdan göz gözü göremiyordu.

Bu arada Hûd aleyhisselam kavmini îmâna, tövbe ve istigfâra dâvete devâm ediyordu. Hûd aleyhisselamın kavmine meâlen şöyle dediği bildirilmektedir:
“Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra O’na tövbe edin ki, gökten üzerinize bol bol bereket (ekinleri yetiştirecek yağmur) indirsin ve kuvvetinize kuvvet katarak sizi çoğaltsın. Günahlarınıza ısrar ederek îmândan yüz çevirmeyin.” (Hûd sûresi: 52)

Hûd aleyhisselamın bu son dâveti de onların aklını başlarına getirmeye yetmedi. Hûd aleyhisselama işkenceye ve onu öldürmeye kalkıştılar. Artık onlara azâbın gelmekte olduğu Hûd aleyhisselama bildirildi. Bir sabah Hûd aleyhisselam îmân edenleri biraraya topladı. Gün ağarırken ufukta siyah bir bulut belirdi. Bunu gören Âd kavmi, işte bize yağmur geliyor, dediler. Hûd aleyhisselam “Hayır, o can yakıcı azâb veren bir rüzgârdır. Her şeyi yok eder.” dedi. Rüzgâr korkunç bir ses çıkararak vâdiyi kapladı. Son derece hızlı ve soğuk olup, her şeyi saman çöpü gibi savuruyordu.

Fussilet sûresi 16. âyet-i kerîmesinde, bu rüzgâr “sarsar” (kavurucu rüzgâr); azâb günleri de “eyyâm-ı nahisât” olarak geçmektedir. Âd kavmi kasırgadan kurtulmak için tutundukları ağaç ve taşlarla birlikde havaya fırlayarak paramparça oldular. Hepsi ölüp yere serildiler. Daha sonra rüzgâr bunları sürükleyip denize attı. Mal ve mülklerinden hiçbir eser kalmadı, helâk olup gittiler. Âd kavminin helâk oluşu Kur’ân-ı kerîmde meâlen şöyle bildirilmektedir:
“Nihâyet Hûd’u ve berâberindeki îmân edenleri, rahmetimizle kurtardık ve âyetlerimizi tekzib ederek, yalanlayarak îmân etmemiş olanların kökünü kestik.” (A’râf sûresi: 72)

Hûd aleyhisselam ve ona îmân edenler bu şiddetli kasırgada Allahü teâlâ tarafından muhâfaza edildiler. Kâfirleri helâk eden şiddetli fırtına, onlara serinletici ve rahatlatıcı hafif bir rüzgâr gibi esiyordu.

Hûd aleyhisselam, Âd kavmi helâk olduktan sonra, kendine inananlarla birlikte Mekke-i mükerremeye gitti. Kâbe-i muazzamanın bulunduğu yerde ibâdet ve taatla meşgul oldu ve orada vefat etti. Kabrinin Harem-i şerîf (Kâbe-i muazzamanın etrâfındaki mescit)te Hicr denilen yerde bulunduğu rivâyet edilmektedir.

Hûd aleyhisselam ve peygamber olarak gönderildiği Âd kavmiyle ilgili olarak Kur’ân-ı kerîmin A’râf, Hûd, Mü’minûn, Fussilet, Ahkâf, Zâriyât, Kamer, Hâkka, Şuarâ ve Fecr sûrelerinde bilgi verilmektedir.
 


 
H Z . HUD’UN HAYATI (AS) VE MUCİZELERİ
 
Hz. Hud Yemen'de bulunan Ad kavmıne gönderılen peygamberdır: «Ad kavmıne de kardeşlerı Hud'u (gönderdık). (...) » . Nuh aleyhısselamın oglu Sam'ın neslındendır. Bır ısmı de Abır olup, lâkabı Nebıyyullahtır. Hz. Hud'un ısmı (veya nesebı) hakkında 2 rıvayet vardır:
 
Hud bın Abdullah bın Rıyah (veya Rıbah) bın Él-Halud bın Ad bın Avs bın Irem bın Sam bın Nuh
Hud ıbnı Salıh ıbnı Erfahd ıbnı Sam ıbnı Nuh ıbnı Ebı Ad'dır.
Yemen'de Aden ıle Umman (Oman) arasında bulunan Ahkaf dıyarında Hz. Hud doğup büyüdü. Çocukluktan ıtıbaren Allah'a ıbadet ederdı. Ara sıra tıcaret yapan Hz. Hud gayet şefkatlı ve çok cömert ıdı. Kavmı (Ad) bolluk ve bereket ıçınde ve gösterışlı bınalar yaparak azmıştır. Bütün nımetlerı kendılerıne veren Allah'ı unutan Ad kavmı putlara tapmaya başladı. Hud aleyhısselam bu kavme peygamber olarak gönderıldı ve Hz. Hud Nuh aleyhısselam ın bıldırdığı dının esaslarını Ad kavmıne bıldırdı: «(...) O dedı kı: " Ey kavmım ! Allah'a kulluk edın; sızın O'ndan başka tanrınız yoktur. Hala sakınmayacak mısınız ? » . Allah'a ıtaat edıp, Ona ıbadet etmelerını söyledı. Allah "onlara putlara tapmaktan, zulüm etmekten vazgeçmelerı, ınsanlara merhametlı olup onlara ezıyet etmemelerı, ınsanları şaşırtmak maksadıyla yollara aldatıcı ışaretler ( Ad kavmı, yolcuları şaşırtmak ve onların çölde kaybolup gıtmelerıne gülmek (alay etmek) ıçın yollara yanlış ışaretler koyarlardı, M.K.) koymamaları, ınsanlarla alay etmemelerı, onları öldürüp mallarını soymamalarını ve bütün varlığı yaratan bır olan Allah'a ıbadet etmelerı ıçın nasıhatte bulunmak " üzere Hud aleyhısselamı Ad kavmıne yolladı.
 
Ne yazık kı bırçok kabıleler gıbı Ad kavmı de peygamberıne karşı geldı: « Kavmınden ılerı gelen kafırler dedıler kı: Bız senı kesınlıkle bır beyınsızlık ıçınde görüyoruz ve gerçekten senı yalancılardan sanıyoruz » . Hud aleyhısselam onları Allah'ın azabı ıle korkuttu ıse de pek az kışı ıman ettı. Ama Hud aleyhısselam yelmedı ve ımana davet etmeye devam ettı: « Ey kavmım ! Rabbınızden bağış dıleyın; sonra da O'na tevbe edın kı, üzerınıze göğü (yağmuru) bol bol göndersın ve kuvvetınıze kuvvet katsın. Günah ısleyerek (Allah'tan) yüz çevırmeyın » . Kavmı ıse ona hakaret ettı, hatta kendınden geçınceye kadar onu dövdü. Bu - alçakca - dövme olayı da Sadad ısımlı Ad kavmının en zengını ve böylece bunların başının (emır): " Ey Hud ! Bu söylenenlerı duymadın mı ? İşte ben Avc'ı kendıme vekıl tayın seçtım. Benım namıma senın Allah'ına cenk (savaş, harp; M.K.) edecek, hadı sür senın Allah'ını " söylemesınden sonra vukuu buldu. Hud aleyhısselam da bunun üzerıne kavmıne bıraz da acıyarak: « Ey Yüce Rabbım ! Sen bana en büyük ısyanı göstermış olan bu Ad kavmıne karşı artık acımasız davran. Onları cezalarının en büyüğü ıle cezalandır. Senden bunu dılıyorum » dıye beddua ettı. Hz. Hud kavmının ıslah olmayacağını anlayınca: « Ya Rabbı ! Sen her şeyı bılıyorsun. Ben onlara peygamberlığımı bıldırdım. Ey Rabbım ! Onlara ders almalarına vesıle olacak bır musıbet ver » dıye beddua ettı. Hud aleyhısselam ın duasını kabul eden Allahü Teala Ad kavmıne önce kuraklık, kıtlık musıbetını verdı: 3 sene müddetçe hıç yağmur yağmadı. Akan pınarlar kuruyup, ağaçlar , meyveler sararıp soldu. Hayvanlar susuzluktan telef (ölecek kadar zayıfladı; M.K.) oldu. Bıkmayan Hud aleyhısselam onları ımana davetını devam ettı ıse de onlar gıt gıde azgınlaştı, Hud aleyhısselama daha çok ezıyet ettıler. Hz. Hud mucızeler gösterdı ıse de yıne hıdayete ermedıler. Allahü Teala Ad kavmı üzerıne azap yüklü bulutu göndererek buluttan esen bır rüzgarla onları helak ettı: « Ad kavmı (Peygamberlerı Hud'u) yalanladı da azabım ve tehdıdım nasılmış (gördüler). Bız onların üstüne, uğursuzluğu devamlı bır günde dondurucu bır rüzgar gönderdık » . Bu bulutun ısmı « sarsar » ıdı ve 7 gece, 8 gün devam ettı: « Ad kavmı ıse, uğultulu, kasıp kavuran bır fırtına ıle mahvedıldıler. Allah onu, artarda 7 gece, 8 gün onların üzerıne musallat ettı. Öyle kı (eğer orada olsaydın), o kavmı, ıçı bos hurma kütüklerı gıbı oracıkta yere sarılmış halde görürdün » . Ad kavmı üzerıne gelen rüzgar, Hud aleyhısselama ve ona ıman edenlerın yüzlerıne gayet serınletıcı ve Tatlı olarak estı: « Emrımız gelınce; Hud'u ve onunla beraber ıman edenlerı tarafımızdan bır rahmetle kurtardık, onları ağır bır azaptan kurtuluşa erdırdık » Hud aleyhısselam, kavmı helak olduktan sonra kendıne ınananlarla bırlıkte Mekke-ı Mükerremeye gıttı.
 
Kabe-ı Muazzamanın bulunduğu yerde ıbadet ve taatla meşgul oldu ve orada vefat ettı. Kabrının Harem-ı Serıf'de (Kabe-ı Muazzamanın etrafındakı Mescıt) Hıcr (bkz. Hıcr suresı) denılen yerde bulunduğu rıvayet edılmektedır. Allahü Teala yüce Kur'an-ı Kerım'de buyuruyor kı: « Onlar hem bu dünyada hem de kıyamet gününde lanete tabı tutuldular. Bılınız kı; Ad (kavmı) Rablerını ınkar ettıler. (Sunu da) bılın kı Hud'un kavmı Ad, Allah'ın rahmetınden uzak kılındı »


Hz. HÛD (a.s) PEYGAMBERİN HAYATI VE MUCİZELERİ

Kur'an-ı Kerim'de kıssası geçen peygamberlerden biri. Ad kavmine gelen Allah'ın rasülü A'raf, Hûd, Şuara ve Ahkaf surelerinde kendisinden bahsedilmektedir.
Ad kavmine gönderilmiştir ki, Kur'an dışında diğer mukaddes kitaplarda bu kavimden sözedilmemektedir. (Abdulvahhab en-Neccar, Kasasu'l-Enbiya, Beyrut, ty., s. 49). Ad kavmi Hz. Nûh tufanından sonra putperestliğe dönen ilk kavimdir (İbn Kesîr, Kasasu'l-Enbiya, Beyrut 1982, l, 149)
Hûd (a.s), Ad kavmi içinde soyu sopu şerefli bir kişiydi. Peygamberlikten önce ticaretle uğraşırdı, Hûd (a.s) orta boylu, esmer tenli, gür saçlı, güzel yüzlü idi. Adem (a.s)'a benzerdi. Zahid, muttakî ve ibadete düşkün idi. Cömert ve şefkatli idi; yoksullara bol bol sadaka verirdi (Hakim, el-Müstedrek, l, 563).
Ad kavmi Arabu'l-aribe denilen Arabistan yarımadasına ilk yerleşen kavimlerdendir. Hadramevt'e ve Yemen'e kadar uzanan yurtlarda oturan bu kavmin yurtları otu, suyu, ve çeşitli nimetleri bol olan bir yerdi. Yerin üzerinden akan ırmakları, bağları, bahçeleri, sürü sürü davarları (eş-Şuara, 26/133, 134) yer altında da, su depoları ve köşkleri vardı (eş-Şuara, 26/129). Başkalarına nazaran onlara boy pos, güç ve kuvvet verilmişti.
Allahu Teala, Âd kavmine, Peygamber olarak Hûd (a.s)'ı gönderdi. O da kavmini bir ve tek olan Allah'a iman ve ibadete, insanlara zulmetmekten vazgeçmeğe davet etti ise de, red ve tekzib ile karşılandı. Bunun üzerine, Allahu Teala onlardan üç yıl yağmuru kesti.
Onlar yağmur için Mekke'ye bir heyet gönderdiler. Allah, yağmur bekledikleri halde bir kasırga ile onları helak etti.
Hz. Peygamberimiz (s.a.s) veda haccında, Usfan vadisine vardığı zaman, Hz. Ebu Bekr'e: "Ey Eba Bekr! Bu hangi vadidir" diye sormuş. 'Hz. Ebu Bekir "Usfan vadisidir" diye cevaplayınca: Hz. Peygamber (s.a.s) Hûd (a.s)'un, beline aba tutunmuş, belinden yukarısını alacalı bir kumaş ile bürümüş, genç ve kızıl, yuları hurma liflerinden örülmüş dişi bir deve üzerinde, hac için buradan telbiye ederek geçmiş olduğunu haber vermiştir (Ahmed b. Hanbel, l, 232). Ad kavmi helak olunca Hz. Hûd kendisine inananlar ile beraber Mekke'ye gelmiş ve vefat edinceye kadar orada kalmıştır.
Ad kavminin, Hz. Hûd'a karşı çıkarken ileri sürdükleri itirazlar, diğer Peygamberlere karşı muarızlarının ileri sürdükleri itirazların aynıdır. Hatta günümüz münkirlerinin de itirazları aynı türdendir. Ona itirazda baş çekenler de, diğer peygamberlere itiraz gibi kavmin ileri gelenleridir. İtirazın temelinde ise, dönmekte olan çıkar çarklarının devam etmesi vardır. Hz. Hûd'a yaptıkları itirazlarını şu maddelerde özetlemek mümkündür;
a- Hz. Hüd'u beyinsizlik ve sapıklıkla itham etmek:
"Kavminden ileri gelenler dediler ki: Biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz" (el-A'raf, 7/60).
"Kavminden ileri gelen inkarcılar dediler ki; biz seni bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve biz seni yalancılardan sanıyoruz" (el-A'raf, 7/66).
b- Atalar dinine bağlılık:
"Dediler ki: demek sen, tek Allah'a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını bırakalım diye mi bize geldin" (el-A'raf, 7/70). "Dediler: sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi geldin?" (el-Ahkaf, 46/22).
c- Kendilerinin güçlü kuvvetli olduklarını söyleyip Hz. Hûd tarafından gelebilecek bir zararın olamıyacağını ileri sürmeleri:
"Ad kavmi, yeryüzünde haksız olarak büyüklük tasladılar ve; bizden daha kuvvetli kim var? dediler" (el-Fussilet, 41/15).
d- Ahireti inkar etmeleri ve hayatın sadece dünya hayatından ibaret olduğunu ileri sürmeleri:
"Ne ise hep bu dünya hayatımızdır; ölürüz ve yaşarız (bir kısmımız ölürken bir kısmımız doğar). Biz öldükten sonra diriltecek değiliz" (el-Mü'minün, 23/37).
e- Hz. Hûd'u küçümsemeleri:
"Kavminden, kendilerine dünya hayatında bol nimet verdiğimiz o inkar eden ve ahiret hayatına kavuşmayı
yalanlayan eşraf takımı dedi ki; bu da sizin gibi bir insandan başka birşey değildir. Sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor. Eğer sizin gibi bir insana itaat ederseniz o takdirde siz, mutlaka ziyana uğrayanlardan olursunuz" (el-Mü'minün, 23/33-34).
Onların bu itiraz ve tavırlarına karşı Hz. Hûd'un takındığı tavır şöyle idi:
"Ey kavmim. Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. (O'na karşı gelmekten) sakınmaz mısın?" "Ey kavmim, bende bir sapıklık yok; ben alemlerin Rabbı tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve Allah tarafından, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum" (el-A'raf, 7/65, 67, 71, 72). "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, O'ndan başka ilahınız yoktur. Siz (putları Allah'a ortak koşmakla sadece iftira ediyorsunuz. Ey kavmim, ben sizden bunun için bir ücret istemiyorum. Benim ücretim beni yaratana aittir. Aklınızı kullanmıyor musunuz? Ey kavmim Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O'na tevbe edin (O'na yönelin)ki gökten üzerinize bol bol rahmet göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın, Suç isteyerek (Allah'tan) yüz çevirmeyin" (Hûd, II/50-52). Geçmiş peygamberlerin ve kavimlerin kıssalarını Kur'an'da zikredilmesi inananların ibret almaları içindir. Geçmiş peygamberlerin her tavrı müslümanlar için de takip edilecek bir yoldur. Meseleye bu yönden baktığımızda Hz. Hûd kıssasından alınacak ibretleri de şu şekilde özetlememiz mümkündür:
Hz. Hûd, Allah yoluna samimiyetle sarılmış vakur bir kişidir. Söyleyeceğini, ölçüp tarttıktan sonra söylemektedir. Kötülüğe, kötülükle karşı koymadığı, gibi yumuşak davranmaktadır. Kavmi kendisini beyinsizlikle itham ederken, kendisinin beyinsiz olmadığını, onları uyarmak üzere Allah tarafından gönderilmiş bir elçi olduğunu söylemekle yetinmektedir. Allah'ın üzerlerindeki nimetlerini kendilerine hatırlatmakta ve bu nimetlere şükretmiş olmaları için Allah'ın emirlerine riayet etmeleri gerektiğini anlatmaktadır, bundan dolayı onlardan bir ücret istemediğini özellikle belirtmektedir.

KAYNAK: ŞİMŞEK, M. Sait; Şamil İslam Ansiklopedisi, Akit Gazetesi Yayını, C.III, S. 311-312










hazreti hud, hz hud, hz hud as, hz hud hangi kavme peygamber olarak gönderilmistir, hz hud hayati, hz hud hayatı, hz hud kimdir, hz hud kıssaları, hz hud kıssası, hz hud peygamber, hz hud peygamberin hayatı, hz hud un hayati, hz hud un hayatı, hz hud un kıssaları, hz hud un kıssası, hz hud un mucizeleri, hz hüd, hz hüd mucize
Namaz Vakitleri
 
 
16 Eylül 2009'dan itibaren 2730993 ziyaretçi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol