Yasin Suresi Türkçe Açıklaması
 

Yasin Suresi

Türkçe Açıklaması:

1 – Yâsîn.
 
2-3 – Ey Muhammed! Hikmetli Kur’ân’a andolsun ki, sen risâlet görevi
 
4 – Dosdoğru bir yol üzerindesin.
 
5-6 – Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah’ın indirdiği (Kur’ân) ile korkutasın.
 
7 – Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.
 
8 – Çünkü biz onların boyunlarına Kelepçeler geçirmişiz. O Kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.
 
9 – Hem önlerinden bir, arkalarından bir çekmişiz, kendilerini sarmışızdır sed sed. Baksalar da görmezler.
 
10 – Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.
 
11 – Sen ancak Kur’ân’a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah’tan korkan kimseyi sakındırırsın. Işte onu bir bağışlanma ve çok Şerefli bir mükafatla müjdele.
 
12 – Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Her şeyi açık bir kütükte, bir “imam-ı Mübin” de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir Zaten biz.
 
13 – Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti.
 
14 – Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları) üçüncü bir peygamberle destekledik. Onlara: “Şüphesiz ki biz size gönderilmiş elçileriz.” dediler.
 
15 – Onlar da: “Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.” dediler.
 
16 – Peygamberler dediler ki: “Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.”
 
17 – “Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir.”
 
18 – Onlar dediler ki: “Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azab dokunur.”
 
19 – Peygamberler de şöyle cevap verdiler: “Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size Öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı adet etmiş bir kavimsiniz.”
 
20 – O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: “Ey kavmim! Uyun o elçilere!”
 
21 – “uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir.”
 
22 – “Bana ne oluyor da Kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O’na götürüleceksiniz.”
 
23 – “Hiç ben O’ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar.”
 
24 – “Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum.”
 
25 – “Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni.”
 
26 – (Sonra ona) “haydi gir cennete!” denildi. O da dedi ki: “Ne olurdu kavmim bilseydi!”
 
27 – “Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını.”
 
28 – Biz arkasından Kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
 
29 – Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.
 
30 – Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
 
31 – Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.
 
32 – Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza getirilmişlerdir.
 
33 – Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.
 
34 – Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından Bahçeler yaptık. Içlerinde pınarlardan sular fışkırttık.
 
35 – (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?
 
36 – Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah’ın Sanı ne yücedir.
 
37 – Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.
 
38 – Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. Işte bu çok her şeyi bilen Allah’ın takdiridir ve güçlü.
 
39 – Ay’a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.
 
40 – Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; her biri kendi yörüngesinde yüzerler onların.
 
41 – Onlar için bir delil de bizim, onların Neslini dolu bir gemide taşımamızdır.
 
42 – Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.
 
43 – Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına Yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.
 
44 – Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.
 
45 – Durum böyle iken onlara: “Önünüzdekinden ve arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin” denildiği zaman,
 
46 – Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir ayet Geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.
 
47 – Onlara: “Allah’ın büyüklüğü Rizik olarak verdiği şeylerden hayra harcayın” dendiği zaman, o kâfirler, Müminler için: “Allah’ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?” dediler.
 
48 – Yine onlar: “Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?” diyorlar.
 
49 – Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.
 
50 – O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.
 
51 – Sûr’a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.
 
52 – Onlar: “Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kaldırdı? O Kim Rahmân’ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler” derler.
 
53 – Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.
 
54 – Artık bugün hiç kimseye Zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
 
55 – Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.
 
56 – kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.
 
57 – Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.
 
58 – (Onlara) Rahim olan Rab’den “Selâm” sözü vardır.
 
59 – Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.
 
60-61 – “Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana Kulluk edin, doğru yol budur, diye boyutu ve vermedim mi?” (buyurulacak)
 
62 – Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?
 
63 – İşte bu size vaad edilen cehennemdir.
 
64 – Bugün yaslanın bakalım ona inkar ettiğiniz için.
 
65 – Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.
 
66 – Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?
 
67 – Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
 
68 – Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?
 
69 – Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da … O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur’ân’dır.
 
70 – (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.
 
71 – Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.
 
72 – Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
 
73 – onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
 
74 – Onlar, Allah’tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.
 
75 – Onların, onlara Yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.
 
76 – O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.
 
77 – İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir Haşim kesildi?
 
78 – Yaratılışını unutarak bize bir de MESEL fırlattı: “Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?” dedi.
 
79 – De ki: “Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir.”
 
80 – Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O’dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.
 
81 – gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kadir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
 
82 – O’nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.
 
83 – Her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah’ın Sanı O halde ne yücedir. Siz de yalnız O’na döndürüleceksiniz.


 
Namaz Vakitleri
 
 
16 Eylül 2009'dan itibaren 2726298 ziyaretçi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol